Uyuşturucu bağımlısı rock yıldızı Lee aşırı dozdan ölünce, eşi Emily uyuşturucu bulundurmaktan suçlu bulunup hapse atılır. Bir anda herkesin ona düşman kesilmesiyle arkadaşlarını, parasını ve oğlunun velayetini kaybeder. Altı ay sonra salıverilen Emily, Lee’nin Kanada’daki yaşlı anne-babasının yanında kalan oğlunu yanına alabilmek için toparlanıp “temiz”, yeni bir hayata başlamaya karar vererek Paris’e taşınır. Uyuşturucuya, eski sevgililerine ve yoksulluğa direnip ucuz lokantalarda çalışarak, ucuz kıyafetler satarak, bir yandan da müzikte kariyer yapmayı hayal ederek yaşamını düzene sokmaya çalışır.
Fransa-İngiltere-Kanada ortak yapımı Clean, Maggie Cheung için çekilmiş hissi uyandıran oldukça zengin bir yapım. 2004’te Cannes’da En İyi Kadın Oyuncu ödülünü alan Cheung, müzisyen kocasını aşırı dozdan kaybeden ve kendisi de aynı batağa saplanmış, ancak temizlenmek için mücadele veren Emily rolüyle ne kadar değerli bir oyuncu olduğunu kanıtlıyor. Konusu ve yaptığı çağrışımlar itibariyle fena halde Courtney Love veya Yoko Ono hikayelerini anımsatsa da, film hiç o yollara girmeden, şiddete veya aşırı doza bulaşmadan karakterler etrafında kendi yolunu çizmekte.
Filmin zenginliği, sadece üç ülke ortak yapımı olmasından kaynaklanmıyor elbette. Emily’nin hayata tutunma çabasına Paris, Londra ve Vancouver fon oluşturuyor. Oliver Assayas hikayesini anlatırken kullandığı şehirleri turistik amaçlı değil, karakterlerin yaşam çevrelerini betimlemek için sade ve ekonomik şekilde kullanıyor. Ülke ve karakter zenginliği beraberinde dil zenginliğini de getiriyor tabiki. Filmde İngiliz ve Amerikan İngilizcesi, Fransızca ve Çince konuşuluyor. Ancak ne konuşulursa konuşulsun, insana özgü duyguların ortak bir dili olduğu mesajı özellikle verilmese de alınabiliyor.
Maggie Cheung’dan özellikle bahsedilmesi gerek. Zira zenginliğin ana kaynağı kendisi. Yukarıda bahsedilen dillerin hepsini filmde konuşmasından başka, oyunculuk olarak ne kadar geniş bir yelpazeye sahip olduğuna tanık olma fırsatı elde ediyoruz. Hero, In The Mood For Love gibi onun ismini tüm dünyaya tanıtan filmlerin epik atmosferinden uzakta bir filmde Cheung’u izlemek farklı bir anlam taşıyor. Hüzünlü yüzüne alıştığımız aktrisin hüznü, bu filmde daha bir hayata dair duruyor sanki. Sigara içmesi, ağlaması, gülmesi, şarkı söylemesi, afro saçları, diğer filmlerindeki masalsı kadının imajına yeni ve sarsıcı eklentilerde bulunuyor. Tüm bu özellikler onu, dünyanın aşık olunmaması en zor kadınlarından biri yapıyor belki de. Emily’nin kayınpederi rolü için Nick Nolte mükemmel bir seçim olmuş. Acılı ama ölçülü Albrecht Hauser, bugün 64 yaşında olan Nick Nolte ile ancak bu kadar kanlı canlı hale gelebilirdi. Özellikle Cheung ile karşılıklı sahneleri çok etkili. Nolte, yaşlandıkça kağıt üzerindeki karakterlere karakter katan bir oyuncu. Elena rolündeki Béatrice Dalle ve kısa bir süre görünen Trip-Hop şarkıcısı Tricky ise sofranın zenginliğine katkıda bulunan elementler. Clean başta Maggie Cheung hayranları olmak üzere bağımsız film severler ve kaliteli oyunculukları sade bir filmde görmek isteyenlerin kaçırmaması gereken dil ve karakter zengini bir film.
Osman Danacıoğlu
odanac@gmail.com