Oğlunun hastalığına derman bulmaya çalışan bir baba, diğer insanlara karşı dürüst bir insan. Ne var ki devlete verdiği onca yıllık emeklerine rağmen ameliyat için gerekli parayı denkleştiremez. Çıkmazın içindeyken uzanan yardım eli onu bambaşka yollara sürükleyecektir. Kaçışı olmayan bir kapana kısılan adam iç dünyasında kendisiyle büyük bir hesaplaşmaya girecektir.
İçinden çıkılması güç bir durumdan alınabilecek en büyük hasar, kişinin yaptığı yanlış seçimler sonrası uğradığı vicdani yıkım olsa gerek. Klopka, belki zoraki mesaj kaygısı algılanabilecek (ve belki de bu yüzden itici gelebilecek) bu ikilem üzerine beklenen pekçok drama standartlarını kullanmış, fakat bana göre hiç de itici olmamış bir film. Süreç dahilinde kimi zaman işleyiş olarak Alacakaranlık Kuşağı entrika lezzeti bile almanız mümkün. Bu vicdan konusu sinemada çoğu zaman can sıkıcı olabiliyor, filmlerin istediğimiz gibi ilerlememesine ve sonuçlanmamasına sebep olabiliyor. Kimi zaman ciddi ikna sorunları yaşıyoruz. Ama Klopka, bu vicdanın resmini yaparken kör değil, tam tersi, insan hayatına verilen değeri o vicdanın karşı yakasına da bakmaya gayret ederek sorguluyor. Yapılan hatayı mazur gösterme çabaları gibi algılanması da mümkün. Zira karışık bir durum. Sevdiğiniz birinin hayatını kurtarmak için tanımadığınız birini öldürebilir misiniz? Evet ise sonrası sizin için ne ifade eder? Bu iki soruyu ele alarak binlerce film çekilebilir. İşte Klopka bu filmlerden biri ve de iyi olanlarından. Başarılı oyunculuklar, sürükleyiciliği, ara sıra yapılan estetik kamera dokunuşları ve o soğuk Balkan havasıyla görülesi bir dram.
Osman Danacıoğlu