Onbir yaşındaki küçük Allan’ın psikolojik dengesi bozuk babası Henry ikide bir etrafındakileri kendini öldürmekle tehdit eder. Onu ancak Allan’ın kız kardeşi yatıştırabilir, geceleri onu “rahatlatır”. Henry’nin hayattaki bütün emeli, meşhur ağıtlarını okuyup kasabadaki cenazelerde yas tutanları ağlatmaktır. Aradan çok geçmeden Allan babasını mutlu edecek kadar çok cenaze olması için elinden geleni yapacaktır.Erling Jepsen romanı, Bo Hr. Hansen senaryosu, Peter Schønau Fog yönetimiyle perdeye aktarılan Kunsten at græde i kor (Ağlama Sanatı), zor bir konuya ve bu konuyu dozunda bir cesaretle işleyen özenli anlatıma sahip bir Danimarka filmi. Ensest gerçeğini ele almanın yükünü, estetik ve trajikomik bir anlatımla sanıldığının aksine aynı ölçüde zor olmayan bir akıcılıkla taşıyor. Yine de yakalamış olduğu bu pozitif karışım bünyesinde sinir bozucu ve dramatik olma başarısı da gösteriyor. Peter Schønau Fog’un çeşitli bölümlere ayırıp ana karakterlerden ve hikayeden kopmadan, hatta üzerine yenileri eklenmiş kısa filmleri birleştirmiş gibi duran anlatımıyla bu tuhaf ailenin her ferdini tuhaf olduğu kadar gerçek kılmayı bilmiş. Küçüklü büyüklü başrol oyuncuların ürpertici ve yer yer kara komik varoluşlarının sağladığı bu gerçeklik duygusu, çarpıcı teknik ayrıntılar ve son derece sağlam bir görüntü / ışık işçiliğiyle daha da güçleniyor. Sözü edilen karmaşık duyguları izleyiciye geçirebilmesiyle o karakterlerin farklı psikolojileri üzerine düşündürücü çıkarımlar sağlıyor. Bu çıkarımları mantıksız ve insanlık dışı bulmamak güç. Ensest kavramının kendisi zaten öyle. Üstelik gerçek yaşamda bu filmde anlatılanlardan çok daha ağırlarının yaşanıyor olduğu da unutulmamalı.
Osman Danacıoğlu
odanac@gmail.com