M’in sinema tarihindeki köşe taşlarından biri olmasının birkaç önemli sebebi var. Sesli döneme geçiş sırasında, dışavurumcu Alman Sineması’nın en başarılı yönetmeni olan Lang’ın sesli çektiği ilk filmi olarak bir deneysellik değeri taşıması bunların başlıcası. Sessiz filmlerin yarattığı gerilim atmosferine ihanet etmeden, görüntüdeki gibi kesmelerle hazırlanan bir ses kurgusu M’in mekânlarını önceki Lang filmlerine göre gerçekçi kılmıştı. Filmde yaratılan sapkın çocuk katili tipolojisi, yaratılmakta olan “seri katil” tür filmlerine temel teşkil etmişti. Fakat Lang katil psikolojisinin yerine M’de, bu olguyu sosyolojik olarak inceleyerek toplumun böyle bir duruma verdiği tepkileri masaya yatırmıştı. Polis karakolları, mafya babaları, aileler, medya organları ve diğer suçluların bu süreçle etkileşimleriyle dönem Almanya’sını belgeselvari bir şekilde irdelemişti. Bugün sinema tarihçileri faşizme sürüklenen bir ülkenin en ileri görüşlü filmi olarak değerlendiriyor M’i. Lang, bireyin suça sürüklenişindeki toplumsal nedenleri ve cezalandırılışının çıkmazlarını tartışırken, katil Hans Beckert’i (patlak gözlü müthiş Peter Lorre) kendi yarattığı dev karmaşada kaybolan küçük bir değişken, aynı zamanda da merak uyandırıcı sempatiklikte konumlakıştı. Sonrasında Pyscho’daki gibi patolojik katillere, yeraltı dünyası filmlerine / oyunlarına (Brecht’in Üç Kuruşluk Opera’da M’den etkilendiği söylenir), Zodiac benzeri katil kovalamacalarına yollar açan M, sadece katilin paltosundan iMlendiği müthiş planıyla bile kendini izletmeye yetecek, zamanının ilerisinde bir klasik.
Yiğitalp Ertem
yalpertem@gmail.com