Yüzyılın başı. Büyük opera şarkıcısı Joachim Dallayrac, sahnede her zamanki gibi olağanüstü. Ancak, bu akşamki duyurusu hayranlarını düş kırıklığına uğratıyor. Kendisine piyanoda eşlik eden canyoldaşı Estelle ile birlikte artık sahneden ayrılmaya karar vermişlerdir. Bundan böyle yaşamını, tek öğrencisi, en iyi arkadaşının kızı Sophie’ye adayacaktır. Bu genç hanım olağanüstü bir sese sahiptir ve Joachim bu sesi daha da mükemmelleştirecektir. Sakin yaşantısını sürdürdüğü günlerden birgün Joachim köy pazarında Jean’a rastlar. Bu gencin sesi de umut vericidir. Onu şatosuna çağırır. Acımasız bir çalışma temposu ile bu iki gencin ses eğitimini tamamlar. Bu arada dört insan arasında karmaşık bir ilişki gelişmektedir. Sonunda Joachim, öğrencilerine bir şarkı yarışmasına katılma izni verir. Bu yarışma Prens Scotti tarafından düzenlenmektedir. Çok zengin bir soylu olan Prens, Joachim’e büyük bir kin duymaktadır. Kendisi de bir zamanlar ünlü bir şarkıcı olan Prens, bir şarkı yarışmasında Joachim’i alt etmeye çalışırken sesini yitirmiş ve aradan geçen yirmi yol ona bu olayı bir an için bile olsun unutturamamıştır. Olanlardan tümüyle Joachim’i sorumlu tutmaktadır. Şimdi, koruması altındaki Arcas aracılığıyla Joachim’in bu iki öğrencisini yenecek ve ondan öcünü alacaktır. Yarışma sonuçlanıncaya kadar kimin kazandığı anlaşılamaz, çünkü yarışmacıların yüzleri maskelidir.
Yönetmen Gerard Corbiau meydan okuma ve tutkunun işlendiği bu duyarlı ve acımasız öyküden, görüntünün ve müziğin olağanüstü güzellikte dengelendiği eşine az rastlanır bir sinema olayı çıkarmış. Müzik, şan, opera ve sinemanın bu görkemli bileşimi özellikle müzikseverler için gerçek bir şölen.