Jacques Rivette’in 1957 ile 1960 arasında çektiği ilk uzun metraj filmi bir grup entelektüelin sanatsal özgürlük ve siyasi-ekonomik baskı arasında sıkışmışlığını anlatıyor. Truffaut’nun finansman sağladığı filmde, Paris’te bohem bir hayat yaşayan ve kendilerini sürgün edilmiş hisseden tiyatro yönetmeni Gerard, edebiyat öğrencisi Anne ve Amerika’daki McCarthy rejiminden kaçan Philip Kaufman ana karakterleri oluşturuyorlar.
Gerard, Shakespeare’in Pericles oyununu sahneye koymaya çalışırken birçok sıkıntı yaşıyor. Arkadaş grubundan İspanyol gitarist Juan’ın intiharı herkesin paranoyak düşüncelere kapılmasına yol açıyor. Juan gerçekten intihar mı etti yoksa öldürüldü mü? Karakterler yaşadıkları dünyadaki güç sistemlerinin doğasını anlamaya çalışırken “organizasyon” adıyla anılan yapının her şeyi ele geçireceği ve yok edeceği korkusu var. Ekonomist De Georges karakteri “suç ve diktatörlük karteli” olarak anılan organizasyonu mu temsil ediyor? Bu sorular cevaplanmadan kalırken, film, daha da karanlık sulara doğru ilerliyor. Franco güçleri tarafından öldürülen Lorca’ya benzetilen Juan’ın ölümünden faşist bir ideoloji olan Falanjist’lerin sorumlu olduğunu öğreniyoruz. Asıl öğretisinde anti-kapitalist, anti-liberal ve anti-demokratik olan Falanjizm, İspanya’da General Franco diktatörlüğünde kapitalist bir nitelik kazanmıştı. Hukuk ve düzeni en yüce değerler arasında sayan bu ideolojinin filmdeki “organizasyon” ile ilişkisi konusunda daha fazla bilgi edinemiyoruz ne yazık ki. Sanatsal özgürlük ve bağımsızlık konusunda karanlık bir tablo çizen film, kısıtlayıcı ve yok edici güçlerin daimi varlığının göstergesi denebilir.
Umut Hanioğlu
umutable@gmail.com