Hakkı Kurtuluş ve Melik Saraçoğlu’nun birlikte yönettikleri Dermansız, hayatının büyük bir bölümünü Bursa’daki devlet hastanesinde geçiren bir adamın trajikomik hikâyesi çevresinde gayri resmi bir dünya tarihi anlatıyor. Anlatıyor ifadesi aslında tam doğru bir ifade değil, hikayesini dünyanın değişim ve dönüşüm hikayesiyle birlikte harmanlıyor. Gerçek hayatta yaşanan ve inanması oldukça güç bir yaşamı merkezine alan film, bir taraftan ele aldığı karakterin etrafındaki mitleri çözmeye çalışırken diğer taraftan da karakterin durumunu geçmişten günümüze yaşananları aktarmak adına bir sıçrama tahtası olarak kullanıyor. Bu yanıyla “dermansız adam” Abdullah’ın etrafındaki efsaneler film ilerledikçe çözülürken, yaradılıştan pandemiye kadar dünyada yaşanan önemli gelişmelerle Abdullah’ın hikayesi arasında parallikler kurmak da mümkün hâle geliyor. Film, bunu yaparken Abdullah’ın arşiv görüntülerinden, gerçek röportajlardan, sahte haberlerden ve yer yer animasyonlardan destek alıyor. Bu da filmin yer yer belgesel yer yer sahte belgesel (mockumentary) yer yer buluntu film izlenimi veren bir anlatıya sahip olmasını beraberinde getiriyor. Bu yanıyla Dermansız zekice yazılmış metinlerle hikâyeyi anlatan, provokatif ve alaycı bir dış sesle birlikte türler arasında gezinen bir yapıya da sahip. Filmin en önemli meziyetlerinden biri de hikâyeyi anlatma şeklindeki özgünlük. Yönetmenlerin daha önce çektikleri Ayastefanos’taki Rus Abidesi’nin Yıkılışı filminin etrafında oluşan mitleri yapıbozumcu bir dille araştıran çalışmaları gibi Dermansız’da da aynı yaklaşım söz konusu. Bu yanıyla da Türkiye’de sınırlı ve çerçevesi belli olan belgesel yapımlardan ayrılarak belgeselin sınırlarını zorlayan, yeni imkânların arayışı içerisinde olan yenilikçi bir yönü de var.
Barış Saydam