1953 yılında mutlu bir Romen köyünde yaşayan Iancu ve Mara birbirlerini tutkuyla seven iki gençtir. Önce aileleri bu ilişkiye karşı çıksalar da sonra niyetlerinin evlenmek olduğunu anlaşılınca düğün yapmaya karar verirler. Ancak karar verilen düğün tarihinden bir gün önce Stalin ölür. Düğün günü köyü parti yöneticileri basar ve düğün dahil bütün etkinlikleri yasaklarlar. Düğüne devam etmek isteyen köy halkı ise yaratıcı ve eğlenceli bir çözüm yolu bulurlar.
Romanya’nın tecrübeli aktörlerinden olan Horatiu Malaele’nin senaryosunu Adrian Lustig ile birlikte yazıp kendisinin yönettiği Nunta Muta, savaşların, iktidar mücadelelerinin, büyük hesapların gölgesinde yaşam mücadelesi veren savunmasız halkın içinden çıkan binlerce hikayeden biri. Ana hatlarıyla gerçekten yaşanıp yaşanmadığını bilmediğimiz, ama kimi zaman sevimlilikleri, kimi zaman da ağır trajik yapıları nedeniyle iyi ellerde sahiden yaşanmış hissi uyandıran bu hikayelerin filme alındığı birçok örneğin en mühim kozu doğallıkları. Bir TV ekibinin yıllar önce küçük bir Romen kasabasında yaşananlar hakkında oranın yetkilisi olan Başkan Gogonea’dan dinlediği hikaye ile 1953 yılına dönen Nunta Muta, bu yüzden % 90’ı flasback bir film. Ama gerek filmin şimdiki zamanında TV ekibinin Gogonea ile minibüste, gerekse geçmiş zamanda kasaba halkının birbirleriyle market/kahvede yaptıkları samimi, komik, eleştirel atışmalarının ortak dalga boyu, Romanya tarihinin o yıllardan günümüze hemen hemen hep aynı meseleleri tartıştığı (ki bu durum biz de dahil birçok ülkenin başındadır) gerçeğini ortaya koyar nitelikte.
Hem komünizm, hem de kapitalizmin halkı ezen ironik benzerliği üzerine özellikle dünya savaşlarını ve savaş sonrasını fonuna alan pek çok film izledik. Komik ve eğlenceli Nunta Muta’nın komünizm ile derdi olduğu çok açık biçimde görülüyor. Bu tavır, sertliğe ve duygu sömürülerine fırsat tanımayan, bazen rejimi karikatürize eden, bazen ise kara mizahın düşündürücü etkisini öne çıkaran bir biçimde filme yediriliyor. Savaşın yıkıcı etkilerini saf ve temiz halkın ensesinde hissettirmesine rağmen, onların kendi özlerinden harika doğallıklar çıkaran, bir şekilde hayatına devam etmek durumunda olan insanların son derece samimi rutinlerini, geleneklerini de bu doğallığa ekleyen filmlerden biri olarak Nunta Muta, Radu Mihaileanu filmi Train de Vie’ye bu yönlerden çok yakın. O yüzden Train de Vie’yi seven Nunta Muta’yı da sever durumundan söz edilebilir. Her ikisinde de savaş karşıtı duruş son derece naif unsurlar üzerine kurulu bir hayatta kalma (tren yolculuğu) veya hayatın getirdiği bir gelenek (düğün) bünyesinde şekilleniyor. Yalanlar ve düzmeceler bile anlam kazanıyor. İşte Nunta Muta’da da bu anlam saklı. Sırf o uzun ve tebessümden hüzüne, kahkahadan drama gidip gelen düğün yemeği sekansının olağanüstülüğü için bile seyredilmesi gereken, ama tümüyle sessizliğin çığlığı olabilen bir film.
Osman Danacı
odanac@gmail.com