Ana sayfa 2010'lar 2013 Mayor

Mayor

1191
0

Komiser Sergey Sobolev, karısının doğum haberini alır almaz aceleyle yola çıkar. Aşırı hız yapınca annesiyle birlikte yoldan geçen bir çocuğa çarpar ve çocuk olay yerinde ölür. Olaya tanık olan anneyi de kendi arabasına kilitleyip yardım etmeleri için karakoldan arkadaşlarını arar. Sergey ya hapse girecektir ya da bu olayı örtbas edecektir. Tahmin edilebileceği üzere işler sarpa sarar ve türlü trajedilere doğru yol alınır. Yapılan seçim ve bu seçimin uygulanma safhalarını anlatan Yuriy Bykov’un yazıp yönettiği Mayor, baştan sona sahip olduğu gerilimi, adım adım yükselttiği tansiyonu ve vicdan ana başlığı altında şekillenen farklı dramları başarıyla karıştırmış bir film. Yukarıdan aldıkları emir gereğince, polis teşkilatını bir skandal ile uğraştırmamak için Sergey’in suçunu kapamaya çalışan polislerin üzerinden güçlü bir adalet eleştirisi ve vicdan sorgusu yapan Mayor, senaryosuyla seyirciyi bu eleştiri ve sorgularla ikilemlerde bırakmak istiyor. Bu senaryoyu yazan ve filmi yöneten (hatta müziklerini yapan) Yuriy Bykov’u ise filmde Sergey’in suçunu örtbas etmek için çabalamak zorunda bırakılan Pasha rolüyle izliyoruz.

Mayor’un en önemli avantajlarından biri karlı, soğuk ve baskıcı atmosferi. Bu atmosferi gerçekçi performanslar ve “insan olmaya nasıl katlanıyorsunuz” gibi büyük bir sorunun yer aldığı ikilemle birlikte sunan film, bu tümevarımı “siz olsanız ne yapardınız”dan “herkes kendi menfaatini düşünür”e yönlendirmekte sıkıntı yaşamıyor. Ama filmin orta yerinde duran vicdan olgusu, doğru olanı yapmaya yönelik hamleleri elinin altında bulundursa da, o insan olmanın ağırlığını hissettirecek yanlış tercihleri öne sürerek geriye dönüşü olmayan trajik sonuçlarla kendini güçlendiriyor. İktidar güçlerinin zorla özel alanları kamulaştırma zorbalığını, emniyet güçlerini oluşturan bireylerin yozlaşmışlığını da dillendirerek Sergey’in özel durumundan genel kirlilik çıkarımları yapabiliyor. “İnsan olmaya nasıl katlanıyorsunuz” sorusunun cevabını da “sizin katlandığınız gibi” şeklinde hemen vererek bu acı gerçeği tarafların bakış açılarından yansıtıyor. Ateşin sadece düştüğü yeri yaktığı, düşmediği yerde bulunanların o ateşi söndürmek için kendilerini zorlamadıkları, hatta bazılarının kendi çıkarları uğruna o ateşi körüklediği durumlarda insan olmanın ağırlığını bu zıt perspektiflerden aktarmaya çalışıyor.

Bu çalışmalarının büyük bir bölümünde başarı sergileyen film, sonlara doğru bulduğu bazı çözümlerle izleyene burun kıvırtma potansiyeline de sahip. Yine de yeni doğan çocuğunu bırakıp hapse girmek istemeyen Sergey ile, oğlunu yitiren Irina’nın adalet arayışı arasındaki sıkışmışlığın temelinde yükselen hikaye, amaçladığı ikilemi ve bu ikilemden doğru olanı yaparak çıkabilmenin mümkün olmayışını, insan olmanın katlanılmaz yönüyle çarparak elde ettiği sonuçla kendi ruhuna ters düşmüyor. Denis Shvedov, Irina Nizina ve Yuriy Bykov’un güçlü performansları da acı, öfke, pişmanlık, korku, mecburiyet gibi film için gerekli duygulara hakim bir şekilde akıyor. Yuriy Bykov ise son dönemde kendi ülke sinemasından çıkan kaliteli filmlerden birine imza atmış bir yönetmen olarak dikkat çekiyor.

Osman Danacı

odanac@gmail.com

 

Önceki makaleClouds of Sils Maria
Sonraki makaleGenco Vizyona Giriyor
İngiliz Dili ve Edebiyatı mezunu. Sinema, müzik ve edebiyat, ilgi alanı olmaktan öteye geçmiş, yaşam biçimi olmuş. Geçmişinde radyo programı, bir gazetenin Pazar ekinde albüm eleştirmenliği ve amatör fotoğrafçılık yapmışlığı var. Öğrenciyken Shakespeare, Wordsworth, Austen, Hardy, Lawrence okumanın, Virginia Woolf üzerine bitirme tezi vermenin, önüne gelen her albümü dinlemenin, özellikle 80'leri ve 90'ları türlü komikliği ve dramatikliğiyle yaşamanın sonucu doğan yazma ihtiyacını sinema ve müziğin bünyesinde anlamlandırmaya çalışıyor.

BİR CEVAP BIRAK

Please enter your comment!
Please enter your name here