Bir kadının tecavüz edilerek öldürülmesi sonrasında, kadınla en son görülen Ákos Réti isimli gencin apar topar önce idama sonra iyi halden 25 yıl hapis cezasına mahkum olması, 7 yıl geçtikten sonra kadınların aynı kasabada aynı türde vahşice öldürülmeye başlanması üzerine soruşturma dosyasının tekrar açılmasının konu alındığı Macaristan yapımı A martfüi rém (Strangled), Macaristan’ın Martfüi şehrinde 60’lı yıllarda yaşanmış gerçek olaylara dayalı bir gerilim. Dönemin politik iklimini de fonuna yerleştiren, ama o fonu emniyet ve adalet sistemindeki açıkları işaret etmek için kullanan yönetmen Árpád Sopsits, polisiye temposu, gerilim kurgusu, dönem atmosferi, sert sahneleri, başarılı performanslarıyla ülkesinde ödül ve övgülere boğulmuş bir filme imza atıyor. Karakter çeşitliliğine rağmen Macaristan sinemasının özelliklerinden biri olarak soğuk ve mesafeli oyunculukların açıkça görüldüğü, buna rağmen tutkulu performansların böyle bir ortamda sivrilmek için çok rahat alan bulduğu bir film.
Önce Ákos Reti’nin suçlu mu, suçsuz mu olduğuna, suçsuz ise neden bu cinayetin onun üstüne kaldığına, akabinde de dışarıda tekrar alevlenen seri katil dehşetine bakacağını bildiğimiz film, katili gölgede bırakıp soruşturma sürecine ve kahramanlarına odaklanacak diye beklerken, katili de oyuna aktif biçimde dahil ederek elini güçlendiriyor. Böylece iki cepheden ilerleyen film, katil Bognár’ın kurban seçimi ve cinayet süreci ile, genç savcı Zoltán Szirmai’nin onu yakalamak için verdiği mücadele arasında bir kurguyla ilerliyor. Tabii her iki cephe de kendi içinde detaylara sahip. Mesela Ákos Reti dosyası tekrar açılınca 7 yıl önceki delillere istinaden apar topar onu mahkum ederek hem üstlerini, hem de toplumu savuşturmak isteyen Hakim Gábor ve Dedektif Bóta için bu dava eski defterlerin açılması demek olduğundan, genç ve idealist savcı Zoltán ile bürokratik ve psikolojik uyuşmazlıklar yaşıyorlar. Öte yandan, seri katil Bognár’ın karanlık yüzü ile normal yaşamı arasındaki tezatlığın yarattığı akış da filmin katmanlaşmasını, karakterlerin giderek boyut kazanmasını sağlıyor.
Bu tip gerçek hikayeleri veya kurgu senaryoları kendi yakın tarihinin fonunda işlemeyi seven Macar sineması, A martfüi rém ile bu sevgisini sürdürüyor. Bu tarih hakkında didaktik hareket etmeden, elinden geldiğince politik doğrucuk yapmadan, asıl hikayesini ve onun kollarını siyasi argümanlarla boğmayan tonda seyrediyor. Ama kuru bir seri katil hikayesi organize etmeyip, sosyolojik, politik, psikolojik açıları görebiliyor, böylece temelde yer alan adalet kavramına daha temkinli yaklaşabiliyor. Zira bu gerçek hikayedeki adalet sağlama aceleciliği sonucu insan onurunu, hayatını etkileyebilecek hukuki kararların sorgulanması gerekliliği hep bir kenarda duruyor, kendini hiç unutturmuyor. Teknik alanlarda güven verdiği gibi, Bárnai Péter, Anger Zsolt, Jászberényi Gábor ve Hajduk Károly dörtlüsünün güçlü performansları da A martfüi rém’i 2016’nın kaliteli suç dramlarından biri yapıyor.
Osman Danacı
odanac@gmail.com