Jacques Audiard’ın yönettiği ve Marion Cotillard, Matthias Schoenaerts, Armand Verdure ile Celine Sallette’nin oynadığı Pas ve Kemik (De Rouille Et D’os), 03 Mayıs 2013’de Pinema Film dağıtımıyla Mars Entertainment Group tarafından vizyona çıkarılıyor.
Filmin Konusu
Ali neredeyse hiç tanımadığı, beş yaşındaki oğlu Sam ile başbaşa kalmıştır. Ne evi, ne parası, ne de arkadaşı vardır ve çareyi Güney Fransa’da Antibes’da yaşayan kızkardeşi Anna’nın yanına sığınmakta bulur. Her şey bir anda doğru yola girmiş gibidir. Anna onların garajında kalmasına izin verirken Sam’i de adeta koruması altına alır. Ali ise heybetli fiziği ve gücü sayesinde bir gece kulübünde fedai olarak işe başlar. Bir gece, kulüpte çıkan kavga sonucunda yardımına yetiştiği Stéphanie’yle tanışır. Oldukça çekici ve güzel ama aynı zamanda araya mesafe koyan tavrıyla Stéphanie, Ali’nin ulaşamayacağı biri gibi gözükse de Ali samimi bir tavırla telefon numarasını ona vermekten çekinmez.
Ne var ki Stéphanie, bir gün gerçekten de Ali’yi arar. Ancak ikili bu sefer çok farklı koşullarda karşılaşmışlardır. Bir su parkında katil balina eğitmeni olarak çalışan Stéphanie, trajik bir şekilde biten bir performansın ardından iki bacağını da kaybetmiş ve tekerlekli sandalyeye mahkum olarak yaşamaya başlamış, tüm büyüleyiciliğini de kaybetmiştir. Ona acıyan gözlerle bakmayan Ali’nin samimi ve sözünü sakınmayan tavırları artık Stéphanie için bir nevi cankurtaran işlevi görecektir. Diğer yandan Stéphanie’nin gösterdiği sert direnç ve kararlılık da Ali’nin hayata bakışını değiştirecektir. Stéphanie’nin tekrar hayata dönmesiyle birlikte ikili; hem kesişen hem de ayrılan kavşaklarda gücün, güzelliğin, gençliğin, kanın metalaştığı ama dürüstlüğün, hakikatin, sadakatin, aşkın alınıp satılmadığı ve cesaretin çok farklı şekillerde tanımlandığı bir dünyada birlikte yol almaya başlarlar.
Yönetmen ve Senaristin Görüşleri
Craig Davidson’ın sürükleyici öykü derlemesi ‘Rust and Bone’da bireylerin hayat ve kaderleri dram ve tesadüflerin katkısıyla şiddeti artırılıp oldukça abartılı bir hal almaktadır. Aynı zamanda bu öyküler; kavga ve mücadelenin, bireyin fiziksel benliğini bulması ve kaderinden kaçmasının bir yolu olarak sunulduğu, oldukça haşin bir modern dünyayı da tasvir edilmektedir.
Uyarlamaya başladığımız andan itibaren, görsel tercihlerde ‘dışavurumcu’ olarak adlandırdığımız bir tarz yaratmaya odaklandık. Melodram boyutunu artırmak için sade, katı, acımasız ve birbiriyle çarpışan imgelerin gücünü yakalamak istedik. Aklımızda olan şey ise Büyük Bunalım döneminin bir çeşit yansımasıydı. Kasaba panayırlarında gösterilen eski amatör filmleri ve onların gerçeküstü görselliklerindeki karanlık gerçekçiliği hep aklımızda tuttuk.
Senaryo üzerinde çalışırken, bu tip bir estetik yapıyı kendimize rehber edindik. Acımadan yoksun bir tarz olsa da filmin asıl kahramanı olan aşk hikayesini de muhafaza ediyordu ve dünyayı kafası karışık bir çocuğun gözlerinden aktarıyordu. Ekonomik felaketler yüzünden giderek zorlu bir hale gelmiş bir dünyada karakterlerimizin asaletini vurgularken Ali ve Stéphanie’nin içinde bulundukları zorlu koşulları aşmak için gösterdikleri inatçı çabalarına da saygı duyuyor.