Ana sayfa 2000'ler 2006 Wristcutters: A Love Story

Wristcutters: A Love Story

1312
0

 

 
Hikayesini duyunca neden benim aklıma gelmedi diye gerçekten üzüldüğüm film. İntihar edenlerin başka bir dünyada tekrar hayat bulduğu bir dünya düşünün. Yıldızların, çiçeklerin, şakaların hatta gülümsemenin olmadığı yeni bir dünya. İşte filmin ana karakteri Zia sevgilisiyle yaşadığı ayrılığa katlanamaz ve intihar eder. Tabi bunu yaparken daha kötü bir dünyada tekrar uyanacağını hesaba katmaz. Zia bir barda insanların nasıl öldüğünü hakkında oyun oynarken tanıştığı Eugene ile bir yolculuğa çıkacaktır. Yolda yanlarına bir de otostopçu alarak kadroyu tamamlarlar. Bir anlamda farklı bir gerçeklik içinde bir yol filmidir. Bu yolda karakterle kendini ve aşkı daha yakından tanıyacaktır.  
Mekan kullanımı açısından çok doğru tercihlerin yapıldığı bir film olmuş. Nirvana, Joy Division ve Gogol Bordello şarkılarıyla güzel bir harman yakalandığını düşünüyorum. Özellikle kendi özgün şarkısını çok sevdim. Gogol Bordello şarkılarının ve Eugene karakterinin yönetmen Goran Dukic’in kendi net imzası olduğunu düşünüyorum. Kısa filmleriyle ünlü Goran Dukic bu filmle birçok haklı ödül kazanmış. Umarım yakın zamanda yeni bir uzun metrajla daha karşımıza çıkar.
Oyunculara gelecek olursak Zia rolünde oynayan Patrick Fugit bu rol için gerçekten uygun kişi. Melankolik ve bir o kadar masum bir karakter portresi çizmiş. Almost Famous filmindeki karakteri de benim iyiler arasındaydı. Shannyn Sossamon filmde otostopçu kız rolünde oynamış. Bu tarz karakterlerin içinde kaybolup gitmeye mahkum bir karakter olduğunu düşünüyorum. Shea Whigham ve Tom Waits’a ayrı birer parantez açılmalı. Kendine özgü gerçek bir karakter yaratan Shea Whigham filmin taşıyıcı kolonlarından biri.
Filmin özellikle fikri gerçekten güzeldi. Filmin içinde bazı düşüşler ve kopukluklar vardı. Çok daha iyisi olabilirdi diyorum bu film için. Kopuklukların giderildiği, bazı konuların daha çok üstünde durulduğu şiirsel bir film olsa efsaneler arasına girmeye adaydı. Kendi melankolikliğinde kaybolmuş diyebilirim.
Burak Gülenç
burakg_13@hotmail.com
 
Önceki makaleOf Snails and Men
Sonraki makaleRus Sineması Günleri Başlıyor
Sinemaya gönül veren bir grup sinefilin kurduğu Avrupa Sineması internet sitesi, Avrupa sinemasını daha geniş kitlelere tanıtmak ve bu filmlerle ilgili ufak da olsa bir tartışma ortamı yaratmak amacıyla kuruldu. Sitenin kuruluş amaçlarından biri de; tür sinemasını da yadsımadan, sinemanın sadece bir eğlence aracı olmadığının vurgusunu yapmak. Metin Erksan’dan bir alıntı yapacak olursak; bilimlerin ve sanatların varoluşlarının sınırları, geçmişin derinlikleri içindedir… Sinema bilim; sinema sanatı ve sinema bilimi kapsamında; sanatsal düşüncenin ve uygulamanın, sinemasal düşüncenin ve uygulamanın, yaratısal düşüncenin ve uygulamanın, görüntüsel düşüncenin ve uygulamanın, çekimsel düşüncenin ve uygulamanın, oluşumunu, gelişimini, dönüşümünü saptar ve oluşturur. Bu nedenle bizler de günümüzde çekilen filmler dışında, geçmişin derinliklerine doğru bir yolculuk yaparak; bu sanatı etkileyen filmleri ve yönetmenleri de tanıtmaya, eleştirmeye ve onların sinemayı nasıl algıladıklarını kavramaya gayret ediyoruz. Bir yandan da sinemanın diğer sanatlarla olan ilişkisini, filmler bağlamında tartışarak; sinemanın diğer sanatlardan ayrı düşünülemeyeceğini savunuyoruz. Bu amaçlarla, birbirinden farklı coğrafyalarda, farklı zamanlarda çekilmiş ve birbirinden farklı türlerde pek çok film eleştirisine yer vermeye çalışıyoruz. Sinemayı bir kültür olarak gören herkesin katılımına da açığız. Arzu edenler mail adresinden bizlere ulaşabilir, yazılarını paylaşabilir ve filmlerle ilgili görüşlerini iletebilir.

BİR CEVAP BIRAK

Please enter your comment!
Please enter your name here