Ana sayfa 2010'lar 2010 Tomboy

Tomboy

1373
0


Babası, hamile annesi ve küçük kızkardeşiyle birlikte yeni bir daireye taşınan 10 yaşındaki Laure, fiziki görünümünün de etkisiyle kendini bu yeni muhitteki çocuklara Michaël adlı bir erkek olarak tanıtır. Çocuklar onun bu durumunu anlamaz, hatta aralarından Lisa ondan hoşlanmaya bile başlar. Laure işin sonunu düşünmeden bu yalanı sürdürmek ister ama günler geçtikçe onun için gerçek çemberi daralmaya başlar. 1980 doğumlu genç yönetmen Céline Sciamma’nın yazıp yönettiği ikinci film olan ve Philadelphia, Torino, San Francisco gibi üç önemli Amerikan gay/lezbiyen festvali ödülleriyle birlikte Berlin Film Festivali’nden jüri özel ödülüyle dönen Tomboy, festival filmlerinin sade ama etkili minimalliğine sahip örneklerinden biri.

Laure’un cinsiyet tabanlı kimlik bunalımını sessiz bir anlatımla dile getiren Céline Sciamma, onun bir erkek gibi görünmek istemesini yargılamaktansa, onun çevresine böyle bir yalan söylemesinin ve bu yalanı sürdürmesinin sonuçlarına dikkat çekmeye çalışıyor. Böylece kolaylıkla istismar edilebilecek bir meseleyi sırf gay/lezbiyen hassasiyetlerine değil, kız-erkek farklılığına bakışıyla genele yönlendirebiliyor. Bunu yaparken zaten kısa olan süresini dakikalarca çocuk aktiviteleri izleterek harcadığını düşündürebiliyor. Ama orada da amacının Laure’un bir gruba (bu grup hem yeni bir çevre, hem de erkekler olarak beliriyor) dahil olma arzusunu nasıl yönlendireceğini tam olarak kestirememesinden kaynaklı bir masumiyete vurgu yapma olduğunu hissettiriyor. Bu çıkarımımı ise tamamen Laure’u canlandıran Zoé Héran’ın manalı yüz ifadesinden faydalanmasını bilen Sciamma’nın yakaladığı konuşan yüz ifadelerine dayanarak yapmaktayım.

Laure’un erkek gibi davranması sonucu sebep olduğu sorunların çözümü için onun kandırdığı çocuklarla yüzleşme cezası da gayet anlamlı. Burada onun kız olduğu için değil, bunu gizleyip yalan söylediği için cezalandırılması normalliği, gay/lezbiyen ötekileştirmesinden farklı bir okumaya sahip. Céline Sciamma’nın karakterini sömürmeyen, sadece yalan söylediği için sitemkâr davranan duyarlılığı, bireyin kendisine verilen cinsiyetin tam karşısında bir konum belirlemesi normalliğine de sahip çıkar nitelikte. Bu normalliğin yalan söylemek gibi kötü bir davranış biçiminden ayrılması gerektiği noktasıyla kıvrak bir dramatik ikilem yarattığı da söylenebilir. O gizemi ve ruhu verebilmesi için Zoé Héran’ın seçilmiş ve iyi idare edilmiş olması, bu amaçların hedefine ulaşmasına yarar nitelikte. Onun yanında, çakma da olsa birdenbire çok arzu ettiği ağabeye sahip olmaktan şikayetçi olmayan ve Laure’un yalanına ortaklık eden sevimli küçük kardeş Jeanne’ın ve onu canlandıran Malonn Lévana’nın fonksiyonu da unutulmamalı.

Osman Danacı
odanac@gmail.com

Önceki makale5. Sinema ve Psikanaliz Sempozyumu
Sonraki makaleGoethe Institüsü’nden Harun Farocki Programı
İngiliz Dili ve Edebiyatı mezunu. Sinema, müzik ve edebiyat, ilgi alanı olmaktan öteye geçmiş, yaşam biçimi olmuş. Geçmişinde radyo programı, bir gazetenin Pazar ekinde albüm eleştirmenliği ve amatör fotoğrafçılık yapmışlığı var. Öğrenciyken Shakespeare, Wordsworth, Austen, Hardy, Lawrence okumanın, Virginia Woolf üzerine bitirme tezi vermenin, önüne gelen her albümü dinlemenin, özellikle 80'leri ve 90'ları türlü komikliği ve dramatikliğiyle yaşamanın sonucu doğan yazma ihtiyacını sinema ve müziğin bünyesinde anlamlandırmaya çalışıyor.

BİR CEVAP BIRAK

Please enter your comment!
Please enter your name here