Requiem for a Dream için yapılan klasik bir geyik vardır. Filmi izledikten sonra kustun mu, diye sorar herkes birbirine. Filmin insanın başını döndüren bir kurgusu, bilinçaltına seslenen bir sinema dili ve insanın suratına bir yumruk yemiş hissi veren bir ağırlığı vardır. Bütün bunlar birleşince doğal olarak izleyenler rahatsız olur. Aşina oldukları ve sürekli görmezden geldikleri toplumsal gerçekler, ne kadar kaçmak isteseler de artık onların gözleri önündedir. Kaçacak yer yoktur ve yüzleşmek zorunda kalırlar. Bu yüzleşmenin ardından yaşanan zihinsel bulanıklık, fiziken de bir bulantıya yol açar. Belçika filmi Ex Drummer’da türevlerinin yaptığı gibi izleyenlerde böyle bir etki yaratıyor. Bütün yaşanan toplumsal dejenerasyona ve çürümeye karşı sessiz kalan insanların güvenli dünyalarını tersyüz etmeye çalışıyor. Bunu yaparken de, tıpkı Requiem for a Dream’de olduğu gibi anlatım yapısını da ana fikrine göre şekillendiriyor. Bilinen bütün anlatım kalıplarının aksine rastgele hazırlanmış hissi veren sekanslarla seyircinin dikkati dağıtılıyor. Bazı sekanslar yavaş çekimde geriye doğru gidiyor ve çizgisel bir anlatımın yadsınması dışında, karakterler zamana ve mekana da bağlı kalmıyor. Müzik gruplarının performanslarının aktarıldığı sekanslar ise, film içinde film gibi ilerliyor. Müzik, seks, uyuşturucu ve şiddet tuhaf bir bütün oluştururken, anarşizm öne çıkıyor.
Fiziksel kusurları olan bir grup insanın, müzik, seks, uyuşturucu, şiddet ve çürüme içinde geçirdikleri yaşamlarını anlatan Ex Drummer, esas finaldeki eleştiri oklarıyla insanları delip geçiyor. Belçika’nın Trainspotting’i olarak nam salsa da, ondan çok daha farklı yönlere gidiyor. Film, kesinlikle eğlenceli bir junkie filmi değil. Tersine şiddetin her saniye arttığı ve deneysel sinema dilinin bu artan şiddeti daha da ön plana çıkarttığı rahatsız edici bir film. Rahatsız edici olmasının başlıca faktörüyse, görsel şiddet sahnelerinin çok oluşundan kaynaklanmıyor. Film, aşağı yukarı toplumun her kesimine ve her kesiminden insana saldırıyor. Kendi çocuğuyla cinsel ilişkiye giren ebevynler, uyuşturucu batağında çocuk yetiştirmeye kalkışan esrarkeşler, homofobik insanlar, hiçbir işe yaramayan politikacılar, sosyal eşitsizliğin neden olduğu sorunlar ve nedensiz şiddet gibi daha pek çok öğe filmde kullanılıyor. Yönetmenin eleştiri kaynağı ise; toplumun bütün bu gerçekleri bildiği halde, bunlara sırt çevirmesi… İnsanların bu bilinçli duyarsızlığı, yönetmenin her kesime tepkisiyle açığa çıkıyor. Toplumu oluşturan her kesim üzerine düşeni fazlasıyla alıyor. Yönetmen; eğer bir toplum masumiyetini kaybetmişse, herkes bundan sorumludur diyor.
Herman Brusselmans’ın kitabından uyarlanan Ex Drummer, deneysel dili ve eleştirmiş olduğu konular dışında, cesareti ve orijinalliğiyle de övgüye değer bir çalışma. Sonuçta film, kendine hiçbir hedef kitle belirlemiyor ve her gruba eleştiri oklarını yöneltiyor. Bununla birlikte filmi ilginç kılan özelliklerden bir tanesi de, özellikle yazar Dries karakteriyle insanın içsel dünyasına yapılan yolculuk oluyor. Kendini ustalıkla gizleyen nefret ve şiddet, bir süre sonra kontrolden çıkıyor. Bu açıdan bakıldığında, filmde şiddetin her dakika artmasının da bir amaca hizmet ettiğini anlayabiliriz. Filmin hemen başında sarsıcı bir girişle nedensiz şiddeti görselleştiren yönetmen, film ilerledikçe bu konunun nedenlerine de vurguda bulunuyor. Sonuç itibariyle Ex Drummer, her bünyenin kaldıramayacağı, sert ve sivri dilli bir film. Filmi izlemeden önce parçalanmaya hazır olmanız gerekiyor. Yoksa her an suratınıza bir yumruk yiyebilirsiniz.
Barış Saydam
bar_saydam@hotmail.com