Yaşanmış bir olayı anlatan Manfred Gregor’un kitabından uyarlanan Die Brücke (Köprü), Batı Almanya’da çekilmiş, savaşa ve savaşın insanlara yaptığı tahribata dair çok etkileyici bir film. 2. Dünya Savaşı’nın son yıllarında ülkelerini savunmak için askere çağrılan bir grup çocuğun savaşın yıkımıyla yüzleşmesini ve vatanlarını saftirik bir milliyetçilikle de olsa cesurca savunmalarını anlatan filmde, ebeveynlerin ve çocukların savaş döneminde yaşadıkları trajik durum vurgulanıyor. Aileler çocuklarını bu savaş ortamından uzaklaştırmak istiyor, ama çocuklar askere giderek vatanlarını savunmayı tercih ediyor. İki taraf da aslında kendi açısından diğerini korumayı, kollamayı ve diğeri için kendini feda etmeyi istiyor. Fakat son kertede durum istendiği gibi olmuyor. Savaş rüzgarı herkesi içine alarak genç yaşlı demeden bütün insanlığı darmadağın edip geçiyor.
Almanya’da kayıtlara bile geçmeyecek kadar önemsiz bir olay olan çocukların köprüyü savunma girişimi, propagandası yapılan “tek devlet, tek millet ve tek kumandan” anlayışının da bir yanılsamadan ibaret olduğunu ortaya koyuyor. İş, cesaret göstermeye ve vatanı savunmaya gelince meydanlarda konuşan büyük kumandanlar gidiyor ve onların işini küçücük çocuklar yapıyor. Olası kayıplar ise kimse için bir şey ifade etmiyor. Kendi halkını, kendi geleceğini hiçe sayan ve içten içe çürümeyle karşı karşıya kalan bir ideolojinin alegorisi olan Die Brücke, izleyenlerin yüzüne bir tokat gibi çarpıyor. Nasyonal Sosyalist İşçi Partisi’nin temelsiz ideolojisinin altında yok olmaya yüz tutmuş bir milletin üç maymunu oynamasının yarattığı tahribatı gözler önüne seren bu anlamlı ve eleştirel filmde, ayrıca savaş dönemiyle ilgili de çok geniş bir sosyal arka plan yaratılıyor. Savaşın sonlarına doğru insanlar da iki gruba ayrılıyor. İlk gruptakiler ne olursa olsun sonuna kadar kumandanlarının arkasında olan insanlardan oluşuyor. Diğer grup ise, savaşın hezimetini kabullenmiş ve artık daha fazla bir yıkım görmek istemeyenlerden oluşuyor. Savaş devam ederken bir yandan da toplumda bu iki grubun karşıt düşünceleri gerginlik yaratıyor. Yenilgi kaçınılmazken bir ulusun geleceği olan çocukların savaşa gönderilmesi sorgulanıyor.
Die Brücke belki 2. Dünya Savaşı ile ilgili çekilmiş en iyi savaş filmi değil, ama en duyarlı ve hümanist filmlerden biri olduğu su götürmez. Savaş döneminde bireylerin yaşamlarına duyarlı ve geniş bir bakış açısıyla yaklaşan ve karakterlerin psikolojilerini güçlü bir arka planla beyazperdeye aktaran yapım, gerçekçi savaş sahneleriyle de savaşın yıkımını bütün çıplaklığıyla açık ediyor.
Barış Saydam
bar_saydam@hotmail.com