Londra’nın farklı yerlerinde, farklı şekillerde irili ufaklı kötülük gören bir grup insan, Irak’ta görev yaptıktan sonra sendromlu şekilde geri dönen Gene (Sean Bean) liderliğinde gördükleri haksızlıklara cevap vermek için biraraya gelir ve kötülere kendi adalet anlayışlarıyla cevap vermek isterler. Fikir olarak oldukça manidar. Üstelik filmin bir yerinde Gene‘in grup elemanlarını motive etmek için sarfettiği sözlerle daha da makul.. Gönül rahatlığıyla Trainspotting, The Acid House ve hatta Guy Ritchie ekolüne kıyısından köşesinden dahil edebileceğim The Football Factory‘nin yönetmeni Nick Love‘ın 2007 model filmi izlemeden önce heyecan vericiydi. Ama belli bir hedefi olmasına rağmen, belli bir planı olmadığı için sık sık hata veren film, bu ekole ayıp ettiği gibi, oldu bittiye getirdiği uyduruk finali ile The Departed şoku (!) mu yaratmak istedi bilinmez, pek bir saçmalamış göründü gözüme. Böylece Gene‘in o makul söylevleri de gevelemeden öte gitmemiş oldu. Stilize bir aksiyon olmak isterken, avucunu yalamış bir film gibi gözükmesi de bundan bana göre. Eğer vaktiniz varsa The Football Factory‘yi izleyin daha iyi..
Osman Danacıoğlu
odanac@gmail.com