Gösterilemeyeni görmek, inanması zor olana inanmak ve rüyaları takip etmek üzerine, şiirsel ve simgesel bir film; A Ay. Reha Erdem’in ilk filmi olmasına rağmen, oldukça özgün ve sürükleyici. Tabi sürükleyici derken Hollywood filmlerine alışmış izleyiciler için değil bu süreklilik, zira bu film has sinema keyfi veriyor izleyenlerine. Hikaye anlatımı son derece bağımsız olduğundan, imgeler arasında gidip geliyoruz. Keşke bu filmle ilgili bir de metin olsaymış elimde demedim değil. Ama Reha Erdem belli ki, filmini de Yekta’nın rüyalarını takip edişi gibi nedensiz ve sonuçsuz bir sürek avına, bilinmezlerle dolu bir maceraya benzetmiş. İyi de yapmış. Ortaya yaratıcısının yeteneklerini sonuna kadar gösterdiği, her karesi ayrı bir ustalık kokan, deneysel ve çarpıcı bir Türk filmi çıkmış. Görme ve gösterme eylemlerini de oldukça sıradaşı bir yöntemle sergilemesini becermiş. Reha Erdem’in filminde çıtlattığı gibi, siz “her gördüğünüzü gösterebiliyor musunuz?” Yoksa görüleni göstermeye çalışmak için umarsız çabaların oluşturduğu girdaplara mı takılıyorsunuz… Daha çok şey anlatılır elbette bu eşsiz ilk film için. Vivaldi’nin müziğinden, William Blake’in şiirine ve farkına varılamayan daha pek çok detaya sahip, zengin mi zengin, olgun mu olgun bu ilk film, aynı zamanda şimdi değeri daha iyi anlaşılan bir yönetmenin yaratıcılığının ve becerisinin de ilk kıvılcımlarını gözler önüne seriyor.
Barış Saydam
bar_saydam@hotmail.com