Fransız yönetmen Jacques Rivette’in 80’lerin başında çektiği filmi yine yönetmenin esrarengiz gizli topluluklar, izlenme paranoyası ve şehir labirentinde bir oyun oynarmışçasına gezinen karakterleriyle özgün bir yapım. Diyaloglarını Jerome Prieur’un yazdığı filmde gerçek hayatta anne-kız olan ve senaryoya da katkıda bulunan Bulle ve Pascale Ogier’i Paris’te rastlantıyla tanışan ve aralarında güçlü bir bağ oluşan ana karakterler olarak izliyoruz. Ayrıca senaryoda Rivette ve L’Histoire d’Adele H (1975) ve La Nuit Americaine (1973) gibi François Truffaut filmlerinin senaryolarında da katkısı bulunan Suzanne Schiffman imzası var.
Bulle Ogier (Marie) ve Pascale Ogier (Baptiste) Paris sokaklarında dolaşır ve sinema ve otomobillerde yatıp kalkarken Max adı verilen “her hareketi takip eden” kişiler ve Marie’nin sevgilisi tekinsiz işlerle meşgul olan Julien ile tanışıyoruz. Tamamen sokaklarda ve şehir sınırları dışına çıkılmadan çekilen filmde suni ışıklandırma da kural olarak kullanılmıyor. Bazı eleştirmenler filmi bir western olarak, Max karakterlerini de Kızılderililer olarak okuyarak filmi daha da karmaşık hale getirmeyi başarmış. Halihazırda birçok yoruma açık bir film olan Pont du Nord özellikle filmin sonundaki karate dersi sahnesiyle 2012 yapımı Leos Carax’ın Holy Motors filmini akla getiriyor. Bazı diyalogları emprovizasyon halinde oluşan filmde deneysellik hissi ve bitmemişlik hali Rivette’in klasik anlatımdan uzak yönetim tarzına örnek oluşturuyor. Godard’ın da başvurduğu röportaj tarzı belgesel anlatımını yeğleyen yönetmen, bir yandan yine Godard’ın “bir film yapmak için tek ihtiyacınız olan bir kız ve bir silahtır” sözünü doğrular biçimde aksiyon öğelere de yer veriyor. Bu farklı yorumlamalara açık film yönetmenin filmlerine daha hakim olmak ve Yeni Dalga konusunda bilgilerini derinleştirmek isteyenler için ideal bir seçim.
Umut Hanioğlu
umutable@gmail.com