1950’li yılların New York’unda varlıklı bir yaşam süren, evli ve bir kız çocuk sahibi güzel Carol ile, bir mağazada tezgahtar olarak çalışan ve fotoğrafçılık kariyeri yapmak isteyen genç Therese arasındaki ilişkiyi konu alan Carol, Patricia Highsmith romanından Phyllis Nagy’nin senaryosunu yazdığı, Velvet Goldmine, Far From Heaven, I’m Not There filmlerinden tanıdığımız Todd Haynes’ın yönettiği bir dönem dramı. Haynes’ın 2002’de yazıp yönettiği, yine 50’li yılların muhafazakâr Amerika’sında eşcinselliğin bireysel ve toplumsal yansımalarını işleyen bir film olan Far From Heaven’dan farklı olarak Carol, hikayesini fazla boyutlandırmayıp, daha romantik bir ton ile ilişkiye odaklanmış. Far From Heaven gibi dönemin sosyal olduğu kadar politik zeminine de başarıyla oturtulmuş bir hikayenin açmazlarını ele almayıp, daha ziyade çocuklu evlilik kurumunun açmazından bir bağlantı kurmuş.
Carol, ağır anlatım tarzı, Carol ile Therese arasındaki ilişkiyi kurup düzenleme aşamasında oyuncu duruş ve performanslarına bel bağlayan hazırcı tutumu ve fazla kıvrımlar içermeyen olay örgüsüne rağmen belli başlı nedenlerden dolayı zamanla seyirciyi kendi yörüngesine çekme yetisine sahip bir film. Ama çektiği seyirci profili, daha çok sanatsal kaygıları biraz daha ön planda tutan ve olay örgüsündeki hüznü bu kaygılarla bütünleştirerek rafine edebilen türden olacaktır. Özellikle roman uyarlamalarından belli bir alışkanlık edinmiş seyircide bu beklenti oluşur. Film, melankolik yapısıyla ağdalı bir roman tadı taşıyor. Ancak daha kıvrımlı, daha cesur (evet cesur), hatta daha eleştirel olmaya ihtiyacı var sanki. Bu haliyle kaliteli sanat yönetimine, kostüm, makyaj ve sinematografisine rağmen düz bir çizgide yürüyormuş görüntüsü verebiliyor. Bana göre bunun en temel sebeplerinden biri, her güzel romandan aynı güzellikte bir film çıkmayabileceği.
Carol’ın en büyük kozu, Cate Blanchett ve Rooney Mara’nın performansları. Todd Haynes kadar, filmin görüntü yönetmeni Edward Lachman’ın (Far From Heaven, I’m Not There, aynı zamanda Ulrich Seidl’ın Import Export’u ve Paradise üçlemesi) sanatsal vizyonlarını temsil edecek kalibrede bir kimya ortaya çıkaran iki oyuncu, Carol ve Therese’i boyutlandırmada başarılılar. İki kadın arasındaki çekimden aşka uzanan sürecin ele alınışındaki naiflik ve görsel itina, filme daha hüzünlü bir zemin hazırlıyor. Ama senaryo, özellikle ilişki yoğunlaşıp hassaslaşınca bu zemini iyice sağlam hale getirse de, finalin umulanın dışında bir seyir belirlemesi beklenen etkiyi yaratmıyor. Tabii bu finalin beğenilip beğenilmemesi öznel bir durum. Ancak filmin kar toplayan bulutlarını yağışa çevirmemesi veya tatminkar miktarda yağdıramaması buruk bir tat bırakıyor. 6 dalda Oscar adaylığıyla birlikte pekçok ödüle talip olan ve Oscar dışındaki bazılarını alan Carol, dönemi yansıtan tüm unsurlarıyla, müzikleri ve oyunculuklarıyla paket halinde kaliteli bir film olduğu kadar, roman atmosferi kırılganlığını tam biçimlendiremeyen, finalini de o kırılganlığa uyduramayan bir film aynı zamanda.
Osman Danacı
odanac@gmail.com