Çingenelerin hepimizde yerleşmiş belli klişe tanımları vardır. Hırsız, kirli, pasaklı, her toplumdan dışlanan, fakat bütün bunlara rağmen oldukça neşeli ve bir o kadar hayat doludurlar. Adaletin ve toplumların mevcut kurumlarının (hastane, hukuk, kamu kurumları) kendilerini hep ezdiği ve görmemezlikten geldiği bir topluluktur çingeneler. Peki bütün bunlara rağmen onları neşelendiren ve hayata tutunmalarını sağlayan en büyük güç nedir. Bu gücü nereden alırlar. İçlerindeki bu yaşama gücünü ve hayata bağlılıklarını veren ve ortaya çıkaran en büyük güç şüphesiz yüzyıllardır süregelen kültürleri ve bu kültürü yansıtmada sıkça kullandıkları araç olan müziktir.
Aslen bir Cezayirli olan Fransız yönetmen Tony Gatlif’te Gadjo Dilo’da bu müziği araştıran bir Fransız gencin hikayesini anlatıyor. Gadjo, çingenelerin “çingene olmayanlar” için kullandıkları bir deyim. Dilo da çılgın anlamında kullanılıyor. Hikayemizin kahramanı Stephane, nam-ı diğer Gadjo Dilo, babasının kaydettiği kasetteki Nora Luca adlı müzisyeni bulmak için Romanya’ya kadar gelmiştir. Başlangıçta aradığı kişi Nora Luca’dır. Babası hastayken sürekli bu şarkıcının bir şarkısını dinlediği için Stephane’de onu bulmak için yollara koyulmuştur. Fakat çingenelerin arasına karıştıktan sonra anlar ki, Nora Luca gibi daha yüzlercesi vardır. Aradığı şey ilk başlarda müzik olmasına rağmen, bu gezisinde çingenelerin hayatlarını, kültürlerini ve daha bir çok şeyi öğrenir. Bir de köydeki asi ama bir o kadar da çekici Sabina’ya gönlünü kaptırır. Film ilerledikçe bu ikili arasındaki çekim de artar.
Çingeneler ilk başlarda uzun yıllardan beri kendilerine kötü davranan Gadjolardan çekindikleri gibi Stephane’den de çekinir. Fakat köyün önde gelenlerinden Izıdor’un arkadaşım demesiyle bütün sular tersine akmaya başlar. İnanılmaz bir sıcaklıkla bu Gadjoyu bağırlarına basarlar. Giysilerini, yemeklerini, eğlencelerini ve dostluklarını onunla paylaşırlar. Hiç düşünmeden onu hayatlarına ortak ederler. Stephane’de bu ortaklığa karşı kendi bildiklerini onlara aktarmaya ve onları tanımaya başlar. Onların çoşkularına ve üzüntülerine o da ortak olur.
Film, hapisten çıkan Adriani’nin barda kışkırtılması sonucu çıkarttığı olayla tekrar bir çingene avına dönüşür. Bu sürek avında köyleri yakılır ve yıkılır. İşte tam bu nokta da Stephane’de aslında aradığı şeyin ne olduğunu ve onu burada bulduğunun farkına varır.
Batı toplumunun çingenelere bakışından, çingenelerin yaşamlarına, kültürlerine, ırkçılığa dair bir çok söylemi içinde barındıran ve bunu ustalıkla yapabilen önemli bir film Gadjo Dilo. Hem oyunculukları hem doğallığı ve saflığı hem de müzikleriyle gerçekten izlenilesi bir yapıt. Doktorların hastalarını tedavi etmediği, polislerin her türlü suçu üstlerine atıp onları istediği gibi patakladığı ve alıkoyduğu, toplumdan uzaklaştırılmış, sevdiklerinin ölümlerini çaresizlik içinde seyretmek zorunda kalan ve bütün bunlara rağmen; mezarları başında bile müzikleriyle eğlenmesini bilen bir toplumun sade ve gerçekçi öyküsü Gadjo Dilo.
Barış Saydam
bar_saydam@hotmail.com