Berlin is in Germany, Berlin Duvarı yıkılmadan önce hapishane girmiş Doğu Berlin’li Martin’in hapishaneden çıktıktan sonra değişen ve gelişen Almanya’ya uyum sağlama mücadelesini anlatıyor. Martin’in eski yaşamını yeniden kurma girişimde Almanya’nın o dönemine özgü sorunları gözlemlemek mümkün. Bu açıdan Goodbye Lenin filmiyle de pek çok yönden benzerlikleri var. Özellikle Martin’in hapishaneden çıkışında, yönetmen Yeni Almanya’yı izlenimci ve sakin bir bakış açısıyla ekrana yansıtıyor. Martin’in neredeyse yeni bir ülkeye uyum sağlamasında yaşadığı güçlükler, içine düştüğü derin yalnızlık hali ve geleceğe yönelik hiç kaybetmediği umutları filmde çok güzel anlatılmış. Belki Berlin Duvar’ının yıkılmasıyla ilgili yapılan en güzel film değil, Berlin is in Germany. Fakat bu zor dönemde insanların hayata tutunma çabalarını ve her şeye rağmen geleceğe umutla bakabilmelerini vurgulayan dokunaklı ve insancıl bir hikaye. Yönetmenin kendi hayatından da izler taşıyan, özgün olmasa da derinlikli bir hikayeye sahip Berlin is in Germany, Goodbye Lenin filmini sevenlere özellikle tavsiye olunur.
Barış Saydam