Peyami Safa’nın Selma ve Gölgesi isimli kitabından uyarlanan Gölge, daha önce iki güzel belgesel çekmiş olan Mehmet Güreli’nin ilk uzun metrajlı filmi. Yönetmen filme konu olan eserdeki tiyatral yapıyı da beyazperdeye taşıyarak riskli bir tercih yapmış, bunun yanısıra filmde müzisyen yanını da oldukça öne çıkararak filmin yapısına olumsuz etkide bulunmuş. Bu iki kusuru dışında Gölge, Türk Sineması’ndaki gerçek anlamıyla en özgün kara filmlerden biri. Klasik anlamda bir femme fatale yerine, oldukça derin çözümlemelere müsait bir kadın karakter ve çevresinde ona tutkun iki yakın arkadaşın hikâyesi üzerine kurulan ana çatı, aşk, kıskançlık ve ölüm gibi temalarla zenginleşiyor. Özellikle filmde ölüm teması çok baskın. Filmdeki karakterler için gittikçe saplantı hâline gelen Selma, bir anlamda karakterlerin aşklarını da sorgulamak için bir er meydanı haline geliyor. Bir yerden sonra kimlerin aşkı için ölmeye cesareti var, kimlerin yok tarzında bir soru ortaya çıkıyor. Film bir yanıyla da ulaşılmaz olanın etrafında dolaşarak farklı kapılar da aralıyor. Bu açıdan bakarsak Gölge bilindik temalar üzerinden giden klasik bir hikâyeden çok daha fazlasını içinde barındırıyor. Film bir TRT uyarlaması havasından kurtulsaymış ve biraz daha çarpıcı bir finalle bitirilseymiş, eminim Türk Sineması için çok daha değerli bir çalışma olabilirmiş. Fakat Gölge bu haliyle bile, Recep İvedik ve türevlerinden midesi bulanan benim gibi seyirciler için bir nimet sayılabilir.
Barış Saydam
bar_saydam@hotmail.com