Gerçek bir hikâyeden uyarlanan Her Gün Pazar, Alman varoşlarında yaşayan ve her günü tatil olarak geçiren gençleri anlatıyor. Liseyi bitirmiş ve günlerini orada burada kafa gezdirerek, içki ve sigara içerek, ondan bundan dilenerek, dilenme yetmiyorsa ufaktan gasp ederek geçiren Adam ve Tommek’in aralarındaki adı konulmamış rekabete tanık oluyoruz film boyunca. Tam bir zorba olan Tommek’in, en yakın arkadaşımsın dediği Adam’ı ortada bırakmasıyla girizgâhı yapan film, ilerledikçe Adam’ın Tommek’i “geçme” çabalarını ve Tommek’in karşı ataklarını konu alıyor. Ergenlik çağını arkada bırakmak üzere olan bu iki gencin kendilerini çevrelerine kanıtlama inatlaşması ise metrodaki bir adamı öldürmeye kadar gidiyor. Zaman zaman zemine çakılan temposuna ve sıradanı aşmaya gayret bile göstermeyen yönetmenlik çalımlarına rağmen, özellikle cinayet sahnesindeki yalınlık gerçekten çarpıcı. Gerçek olaylara dayanan filmlerde, limitleri baştan çizilmiş senaryoyla ne kadarını başarabiliyorsa o kadarını perdeye yansıtmayı başarmış Niels Laupert. İkinci yönetmenlik denemesi olsa da ilerisi için umut verdiği de bir gerçek. Ama Her Gün Pazar sadece yolu açan bir girişim. Yolun kendisi değil.
Melih Tumen