Ana sayfa 2000'ler 2007 Frontiere(s)

Frontiere(s)

1376
0

frontieres

Fransa’daki göçmen ayaklanması sırasında polisten kaçan beş gençten biri ölüyor, diğerleri de iki araç ile sonradan kararlaştıracakları bir yerde buluşmak üzere ayrılıyorlar. İlk çift şehir dışında izbe bir motele sığınıyorlar. Ama dışarısı onlar için çok daha güvenli. Çünkü bu yer, üç kadın, üç erkek ve liderleri olan nazi eskisi babadan oluşan tuhaf ailenin insan mezbahası. İkinci çift ise birkaç aylık hamile Yasmine ile erkek arkadaşı Alex’ten oluşuyor. Ve onlar da arkadaşları hacamat olmadan evvel haberleştiklerinden aynı otelin yolunu tutuyorlar. Şimdi bu filmi ve Hitman’i yan yana koyunca her iki filmin de yönetmeni olan Xavier Gens’in isim benzerliği olan iki ayrı kişi olduğunu düşünesim geldi. Farklı bir şeyler çıkarmaya hevesli böylesi bağımsız yapımlarda iyi kötü iz bırakmayı başaran yönetmenlerin ruhunu satın alıp, işe yaramaz prodüksyonlarını çektiren yapımcıların ilk icraatı değil Hitman vakası. Halbuki Frontière(s) bir gerilimin en başta sahip olması gereken kasvet ortamını neredeyse kusursuzca görselleştirmiş. Öyle bir bitkin, yılgın, karanlık, kasavet ortamı hakim ki, filmin içeriğini vasatlaştıran klişeler resmi geçidi bile sürükleyiciliği pek fazla etkilemiyor. Tabi hamile Yasmine’in insanüstü gayreti başta olmak üzere mantıken fazla kafa yorulmaması gereken, ortalamanın biraz üzerinde bir gerilimden beklenen kan, revan, eziyetten zevk alanlar için keyifli bir izlence. Takdir ettiğim After Dark Horrorfest organizasyonunun motto olarak fazlaca abartılmış “8 Films To Die For” serisi içinde izlediklerim arasında en dişe dokunur olanıydı diyebilirim.

Özellikle Fransız gerilimlerinde iyice kendini belli eden hamile kadın meselesi (fobisi mi demeli!) de kasmaya başladı. Avrupa’nın genç nüfusa ihtiyacı olduğu bir dönemde, hamile kadınlara her türlü işkence ve eziyeti reva gören bir gerilim anlayışını neye yormalı bilemiyorum. (Ayrıca bkz. À l’intérieur). Hamilelik ile Fransa’nın göçmen sorunu arasında kurulan bağlantı bu iki filme sirayet etmiş. Akla birtakım yorumlar geliyor ama olayı başka mecralara kaydırmayalım. Tabi bir de şu manidar final var. “Siz misiniz şehirde araba kundaklayıp polisle çatışan” şeklinde dersini almış göçmen çocuklarının dönüp dolaşacağı yer karşı çıktıkları sistemin kucağı mı olacaktır? Sistemin kapsama alanına çıktığınızda sizi kurtlar mı kapar? Bu gençlerin günümüzde karşı olduğu faşizm olgusu, nazi döneminden bu yana ne gibi aşamalar kaydetmiştir? Bu ve buna benzer çeşitli soruları zihinlere tuzlayan Frontière(s) sonu başından belli, lakin işleyişi ve bana göre flu mesajıyla merak uyandıran bir film…

Osman Danacıoğlu
odanac@gmail.com

 

Önceki makaleMongol
Sonraki makalePink
İngiliz Dili ve Edebiyatı mezunu. Sinema, müzik ve edebiyat, ilgi alanı olmaktan öteye geçmiş, yaşam biçimi olmuş. Geçmişinde radyo programı, bir gazetenin Pazar ekinde albüm eleştirmenliği ve amatör fotoğrafçılık yapmışlığı var. Öğrenciyken Shakespeare, Wordsworth, Austen, Hardy, Lawrence okumanın, Virginia Woolf üzerine bitirme tezi vermenin, önüne gelen her albümü dinlemenin, özellikle 80'leri ve 90'ları türlü komikliği ve dramatikliğiyle yaşamanın sonucu doğan yazma ihtiyacını sinema ve müziğin bünyesinde anlamlandırmaya çalışıyor.

BİR CEVAP BIRAK

Please enter your comment!
Please enter your name here