Büyük insanlık dramlarında biri olan; Kamboçya nüfusunun neredeyse yarısının sadece eğitimli, okumuş veya gözlüklü olduğu için katledildiği; şehirlerin, okulların, hastanelerin yerle bir edildiği 1975-79 arası Pol Pot önderliğindeki Kızıl Khmerler rejimi sırasında geçmekte olan hikâye; Amerikalı ve Kamboçyalı iki gazetecinin yaşadıkları dram ve zorluklar çerçevesinde arka planda değil tam da gözümüzün önünde bu vahşeti hatırlatıyor ve insanlığımızı sorguluyor.
İlk bölümü ağır bir tempoda bizi olacaklara hazırlarken, uluslararası haber ajanslarının muhabirlerinin haber peşinde koşarken haber olmaları ile bize de o ortamı ve zamanı başarılı bir şekilde aktarıyor. Filmin ortalarında ayrılmak zorunda kalan Amerikalı Sydney ve Kamboçyalı Pran hayatlarına devam etmek, hayatlarını devam ettirmek zorunda kalıyorlar. Gerçek bir hikâyeden uyarlanan filmin ikinci yarısında, hem Amerika’daki Sydney’in yaşadığı ruhsal ve psikolojik baskıyı hem de Kamboçya’da hayatta kalmaya çalışan Pran’ın yaşadığı fiziksel ve ruhsal çöküşü iliklerimize kadar hissederek izliyoruz. Asgari diyalogla, duyguları ve zamanın psikolojisini mükemmel biçimde işleyerek bize aktaran film, izleyiciyi derinden etkilemeyi başarıyor. Finalde çalan “Imagine” eşliğinde karmakarışık duygular içerisinde olduğumuz yere mıhlanıyoruz.
Oğuz Halavurta