Thomas Hardy’nin 1891 senesinde yayımlanan, içerdiği cinsel unsurlardan ötürü bazı din adamlarınca yakılan, İngiliz edebiyatının mihenk taşlarından olan trajedi klasiği “Tess of the d’Urbervilles” romanının film uyarlamalarıyla geçirdim akşamdan geceye kadar olan zaman dilimini.
Roman Polanski’nin kamerasından çıkmış ve üç Oscar heykelciğine uzanmış olan Tess (1979)‘e verdim önceliği. Kitapta hakim olan karamsar atmosfer renk kullanımıyla başarılı şekilde aktarılsa da olay örgüsünün -benim görüşüme göre- iyi kurgulanamayışı nedeniyle kimi olayların havada kalması ve kitaptaki bazı önemli detayların filme yansıtılmaması büyük eksiklik doğurmuş. Ian Sharp’ın kitaba biraz daha sadık kalarak çektiği Tess of the D’Urbervilles (1998) ise daha başarılı bir yapım olarak geldi bana. Roman Polanski’nin “Tess (1979)”inden ayrılan en büyük tarafı bu filmdeki “anlatıcı” kullanımı. Böylelikle olaylar arasındaki köprü iyi kurulmuş. Tess’in yaşadıkları daha çarpıcı şekilde ekrana yansıtılmış ki kitabın en büyük özelliklerinden olan trajedi daha ön plana çıkmış.
Filmlerdeki “Tess” karakterleri de farklılık arz ediyor. Nastassja Kinski’nin canlandırdığı Tess’in sahip olduğu kendine özgü egzotik havasına karşın Justine Waddell ayakları yere daha sağlam basan bir karakter sunmuş. Her ikisi de farklı tatlarda oyunculuk sergilemiş.
Taner Yılmaz