Bulgar yönetmen Javor Gardev ilk filmi Zift’le Timur Bekmambetov’un Rusya’da yaptığını, ülkesi Bulgaristan’da yapmayı amaçlıyor. Farklı türleri bir film içinde çarpıştırarak, dikkat çekici olduğu kadar estetik de bir yapı kuran yönetmen, aynı zamanda klasik film noir geleneğini sürdüren Jules Dassin ve çektiği neo noir’lerle türe yeni bir soluk getiren Jean-Pierre Melville gibi ustaları da selamlıyor. Sovyet propaganda sinemasındaki üretimin ve insan davranışlarının mekanikliğini gösteren ve müziklerle rejime duyulan sempatinin dışarıya yansıtıldığı alışıldık sahneleri de içerisinde barındıran Zift; bu yapıyı da komünizm dönemini alegorik olarak yansıtmak amacıyla kullanıyor.
Çok farklı katmanları olan ve zaman zaman bu katmanları ustalıkla birleştiren Zift; aslında bütün hikayesinin özünde bir komünizm eleştirisi barındırıyor. Komünizm döneminde ülkeyi yöneten kurumların her şeyin kusursuz işlediği izlenimi yaratması filmin geçtiği mekanlar ve burada yaşayan insanların hayatları sayesinde ters yüz ediliyor. Yönetmen Gardev, aslında komünizme yaklaşımını Moth’un, nam-ı diğer Güve’nin hücresinde yakın çekim yaptığı nesnelerle de bizlere gösteriyor. Duvarda bir Oscar Kokoschka resmi, yabancı sözcükler sözlüğü ve Voltaire’in iyimserlik düşüncesini ironileştirerek anlattığı Candide kitabı… Hapishanenin içinde de çift taraflı bir dünya var. Bir tarafta her şeyin düzenli olarak yapıldığı, arka planda rejim şarkılarının söylendiği sorunsuz bir dünya. Diğer tarafta da pisliğin egemen olduğu, sözde iyimserlikten eser kalmadığı, yabancılaşmanın ve çürümenin egemen olduğu bir dünya… Bu dünya aslında bir anlamda da sistemi özetlemek için kullanılıyor. Hücredeki mahkumlardan birinin panoptikon örneği bu aşamada yönetmenin komünizmi açıklamasında da yardımcı oluyor. Bir dairenin içindeki güvenlik kulesinden mahkumların her hareketinin gözlemlendiği ama mahkumların hareketlerinin ne kadarının gözlemlendiğine dair hiçbir fikirleri olmadıkları bu sistem; iktidarın bireyler üzerindeki etkisini de gözler önüne seriyor. Sürekli takip edilen, kayıt altına alınan ve gerektiğinde müdahale edilen bireyin yaşadığı bunalım da bu örnekle Zift’in alt metnindeki yerini alıyor.
Komünizm eleştirilerinin yanında, yönetmen Gardev tipik bir neo noir filmine de imza atıyor. Filmin zengin alt metnine karşın, son derece basit olan olay örgüsü bize klasik anlamda bir neo noir filminin bütün niteliklerini de gösteriyor. Zamanlara göre değiştirilerek kullanılan görsel yapı, sistem eleştirisi için özellikle karanlık yanı öne çıkarılan mekanlar, tekinsiz insanların yer aldığı birtakım kovalamaca sahneleri ve tabii ki afet bir femme fatale figürü Zift’in türle bağlantısını sağlamlaştıran öğeler oluyor. Zengin, alegorik ve estetik bir deneme olan Zift, kaba mizahına ve eksik kalan gizemine karşın son dönemin farklı ve izlenmesi gereken filmlerinden biri. Yeni bir şey üretmiyor belki, ama son zamanlarda popülerleşen türleri birbiriyle çarpıştırarak, kendine türler üstü bir yapı kuran ve sinema estetiğini bu yapının gereklerine göre düzenleyen filmlerin dikkate değer örneklerinden.
Barış Saydam
bar_saydam@hotmail.com