Kaurismaki Kardeşler’in büyüğü olan Mika Kaurismaki “Üç Bilge Adam”da ne yazık ki kardeşi Aki’nin yeteneğinden çok uzak bir performans gösteriyor. Noel gecesi bir karaoke barda buluşan orta yaşlı üç adamın (ve daha sonra aralarına katılan bir kadının) hikâyesini anlatan film amiyane tabirle bar filozofu olarak nitelendirilebilecek üç kafadarın ağzından hayata dair beylik sözler sunan bir parodiye benziyor. Aslında üçünün de çok ciddi sorunları var. Filmin ilk yarısında yönetmen kara mizaha başvurarak karakterlerinin sorunlarını izleyicilerle de paylaşıyor. Ama bir süre sonra bu kara mizah yerini beylik sözler eşliğinde didaktik bir üsluba bırakıyor. Karakterler karaoke barda seslendirdikleri parçalarla yaşadıkları durumu bizlere özetlerken bunun üstüne eklenen hayatla ilgili ders niteliği taşıyan ve karakterlerin boylarını aşan, kara mizahı bozan diyaloglar filmin bütün yapısını zedeliyor. Kendini fazla ciddiye almaması gereken film, bunu yapmayıp bir de didaktik bir yola saparak finalde Leo Buscaglia’nın zamanı geçmiş kitaplarından çıkmışa benzer mesajlarla olayları bağlama kolaycılığına kaçıyor. O kadar sorundan sonra herkes yakasına sevgi kelebeklerini takarak bardan ayrılıyor ve bize de bütün bu olup biteni oturup sindirmek kalıyor. Noel gecesi mucizelerine bir yenisini ekleyen Mika Kaurismaki belli ki kardeşinin aksine daha optimist bir ruh hâline sahip. Ama filmin hikâyesi ne yazık ki bunu kaldırmıyor.
Barış Saydam
bar_saydam@hotmail.com
bana kalırsa filmin en önemli noktası kaurismaki kardeşlerin film ögesi olarak fetiş haline getirdikleri müziktir. daha çok şarkıların sözleriyle diyalog arası bir anlatım kullanmaları nitekim bu filmin başarısı da bardaki şarkı seçimleri olsa gerek. Mika Kaurismaki nin en iyi filmi değil belki ama Zombie and the ghost train favorimdir hatta oldukça başarılı bulurum her neyse yine de bu film