Valérie Tasso romanından Christian Molina’nın çekmiş olduğu Diario de una Ninfómana, bazı yerlerde fazla “erotik”, hatta “rahatsız edici” bulunmuş ki, bence bu yönünden ziyade erkeklere karşı basitçe alınmış tavrıyla daha fazla dikkat çekiyor. Her ne kadar yanlı bir tutuma sahip olsa da, bunu anlatma şekliyle de fark yaratabilecek iken, daha filmin başlarında “erkek yapınca çapkın, kadın yapınca fahişe” klişesiyle rengini belli ediyor. Zaten rotasını da bu tespit üzerine çizmiş denebilir. Bu tezi kendince çürütmek için gösterdiği çabaları nemfomani ile ilişkilendirmek, onun desteğini arkasında hissetmek hem Tasso’nun, hem de Molina’nın işini kolaylaştırıyor. Film ve muhtemelen roman, Valére’in seks bağımlılığı yüzünden sağlıklı ilişki kuramadığı, bu bağımlılığına söz geçirdikten sonra evliliğe kadar gidebildiği, evliliğin hayal ettiği gibi olmamasının ardından bu bağımlılığı eğlenceye ve nakite dönüştürebileceğini anlamasına rağmen gerçek aşkı bulabileceğini düşündüğü erkek tiplerini işliyor.
Valére’in bir bağımlı, sonra normal bir iş kadını ve sadık bir eş, en sonunda da fahişe olarak kendini dönüştürmeye çalıştığı dönemlerde arabesk biçimde etrafındaki erkekler hep bencil, dengesiz ve şiddet eğilimli olarak resmediliyor. O kadar macera ardından “sen busun, nasıl hissediyorsan öyle yaşa” diye geniş bir mesaj ilettikten sonra Valére’in otobiyografik cazibesi de kalmıyor. Kansere çare bulmuş bir kadın beklemiyoruz elbette ama tek özelliği nemfomani olan (ki şayet varsa da özellik gibi duran diğer unsurlar hiç inandırıcı değil) kentli bir kadının inişli çıkışlı cinsel yaşamının feminist çizgileri çekilmiş sıradan bir hikâyeden ibaret bünyesi çoğu kez sıkıcı olmaktan kurtulamıyor. Filmin en dikkat çekici anları bana göre başlangıçtaki Valére’in bağımlılığını ilk keşfettiği, sonra da bunu en iyi köreltebileceği fahişelik dönemiyle bağımlılığına geri dönüşünü betimleyen video klip estetiğindeki iki kurgu ânı ve Arjantinli usta aktör Leonardo Sbaraglia’nın bazen komik derecede abartılı da olsa filme gerilim ivmesi katan performansıydı.
Osman Danacı
odanac@gmail.com