Yaşlı piyano öğretmeni bayan Krüger, kadın hapisanesinde ceza çekmekte olan mahkumlar arasından kendisine öğrenci seçmek ister. Seçmelere gelen gizemli ve asi Jenny ile ilk başta anlaşamaz. Ancak cinayet suçundan içeri düşmüş hırçın Jenny’nin kolay kolay kimsede olmayan bir piyano çalma yeteneği vardır ve bayan Krüger bunu değerlendirmek ister. Jenny’yi yeni yeteneklerin yarıştığı bir yarışmaya hazırlamaya başlar. İki farklı kuşaktan kadının ortak tutkuları müzik sayesinde birbirlerine insani yakınlaşmaları üzerine gözardı edilmeyecek bir Alman dramı Vier Minuten. Aslında belli bir hapisane ve genç-yaşlı dramı formülü üzerinden gidilmiş. Yani dört duvara sığmayan sıra dışılığına rağmen düşmüş bir “içerideki” ile, geçmişine ait trajik bir dönemeç sonrası koskoca dünyaya hapsolmuş bir “dışarıdaki”nin zıt kutuplar dahilinde aşamalı olarak aynı kutupları yakalamaya başlamaları formülü. Tabi formüller üzerinden yine yeniden güzel hikayeler çıkarılabiliyor. Disiplinli bir piyano öğretmeni, aynı zamanda bir eşcinsel olan Krüger’in savaş anında büyük aşkı ile yaşadıklarına yapılan geri dönüşler, hayatı üçüncü sayfa hikayeleriyle dolu Jenny’nin yakasından düşmeyen koğuş hanımağası ve gardiyanlar, filmin ağırlaşmasına izin vermiyor. Fakat iki kadın oyuncunun çok başarılı oyunlarına rağmen soğuk yaradılışları bazı kuvvetli sahnelerin şiddetini etkiliyor. Mesela ikilinin dansettiği sahne bana göre en belirgin olanı. Yine de birbirlerine açıldıkları ve tartıştıkları bölümler bu soğukluğu fazla yüzeye çıkarmıyor. Genç oyuncu Hannah Herzsprung, Jenny’nin gizemini kendi gizemi ile sürüklemede sorun yaşamamıştır muhtemelen. Keza Krüger rolündeki Monica Bleibtreu (ki kendisi Moritz Bleibtreu’nun annesi olurlar) da canlandırdığı karakterin tüm özelliklerine hakim denebilir.
Film için “son 4 dakikası için bile seyretmeye değer” diyorlardı. Adından belli inanılmaz bir finali var filmin. Her ne kadar “tamamını izlemeyin, son dakikalarını izleyin” demek istemiyorsa da bu cümleye katılmıyorum. Çünkü bir şeyleri biriktirip o finale kadar taşımış olan film, sonunda yaşattığı bu duygu patlamasıyla o ana kadar atılmış olan temellerin yeteri kadar sağlam atılıp atılmadığının da sağlamasını yapıyor aslında. Kendisini tanımaz etmeyiz ama Annette Focks’un harika müziklerinin payı bu biriktirme ve sağlama yapmada o kadar fazla ki, ben de filmin bütününe haksızlık etmeden şöyle diyeyim: Müzikleri için bile izlemeye değer bir film Vier Minuten.
Osman Danacıoğlu
odanac@gmail.com