Fransız yönetmen Jean-Pierre Jeunet ile son filmi “Micmacs a Tire-Larigot” üzerine Yama Rahimi‘nin yaptığı keyifli röportajı Erdem Korkmaz çevirdi.
Yama Rahimi: Bu filminizde mizahi ve fantastik unsurları politik mesajlarla başarılı bir şekilde bir araya getirdiniz.
Jean-Pierre Jeunet: Aslında ciddi konuları güldürüyle birleştirmek bir riskti. Büyük Diktatör (The Great Dictator, 1940) bana güven verdi. Bu bir riskti ve umarım başarılı olur.
Rahimi: Bence başarılı oldu, çünkü zamanlama uygundu. Halen dünyada otuzdan fazla savaş devam etmekteyken bunlar silahların ve bombaların bir sonucu. Ben, şu anda dünyada en çok mayın bulunan ülke olan Afganistanlıyım.
Jeunet: Film için araştırma yaparken silah üreticileriyle tanıştık ve onların iyi insanlar olduğunu gördük. Açık fikirlilerdi ve teknolojiye tutkunlardı. Bize karşı çok iyilerdi. Bu teknolojinin sonuçlarından habersizlerdi. Bize “hayır, biz haklı olan taraftayız, iyi insanlarız. Mayın üretmiyoruz, onlar kötüler” diyorlardı.
Rahimi: Bu sizin 6 yıl aradan sonraki ilk filminiz. Filmi yapmak mı bu kadar uzun sürdü?
Jeunet: Herkes için uygun olmayan bir yöntem ancak senaryoyu kendim yazıyorum ve bu uzun sürüyor. Ayrıca finansman bulmak, oyuncuyu kaybetmek vb. süreyi uzatıyor. Öte yandan, çok ince eleyip sık dokuyan birisi olduğum için çekim ve post-prodüksiyon aşaması çok uzuyor. Filmin tanıtımını her yerde takip etmek bir yılımı kaybettirdi bile. Bu özellikle uzun bir süreydi, çünkü güzel bir proje olan “Life of Pi” için iki sene kaybettim. Senaryoyu yazdım, story board’u hazırladım ve çekimler için Hindistan ile İspanya’da araştırmalar yaptım.
Rahimi: “Life of Pi”ye ne oldu?
Jeunet: Anlamsız bir şekilde çok pahalıydı. Kitabı okuduğunuzda bunun kolay olduğunu düşünüyorsunuz; denizin üzerindeki bir teknede bir çocuk ve bir kaplan. Ucuz olmalıydı ancak kaplanlar çocukları, çocuklar denizi sevmiyorlar ve kaplanlar iyi yüzücüler. Bundan dolayı tüm unsurları bir araya getiremedik. Her şeyin yapımı zor olan karmaşık görsel efektlerle yapılması gerekiyordu.
Rahimi: Bu proje nasıl ortaya çıktı?
Jeunet: İki yıl aradan sonra bir film yapmak için çok büyük istek duyuyordum ve fikirlerimi not ettiğim defterimi gözden geçirerek bir film yapmak için neyi kullanabileceğimi düşündüm. Bir intikam hikayesi, harika. Toy Story oyuncaklarıyla Pamuk Prenses ve 7 Cüceler hikayesini beğendim. Böylece, bir insanın bir grup aptal insanla olan hikayesini oluşturdum. Silah üreticileri benim önceden kafamda olan bir şeydi. Hepsini birbirine karıştırdım.
Rahimi: Ne kadar dahice. Filmleriniz muhteşem ayrıntılarla dolu. Tüm bunları nasıl bir araya getiriyorsunuz? Yazarken mi yoksa senaryo tamamlandıktan sonra mı?
Jeunet: Öncelikle hikayenin temasını belirliyorum. Bunun bir intikam hikayesi olduğunu bildikten sonra ayrıntılar defterini açıp neyi kullanabileceğimize bakıyorum. Örneğin, şeker ve kahve hikayesi veya futbol sahasındaki mayın 20 yıldır kullanmak istediğim fikirlerdi. Fikirlerden oluşan ve böyle ayrıntılara sahip olan bir kutum var. Bu çalışmalar zengin bir film yapmanın önceden zihinde tasarlanması. Bazıları için tüm bu ayrıntılar çok fazla geliyor.
Rahimi: Hayır, ben seviyorum. Tekrarlar özellikle de ilkinde kaçırdığınız bir şey varsa onu keşfetmenize yardımcı oluyor.
Jeunet: Bir adam Amelie’yi 54 defa izlediğini ve bundan dolayı karısının kendisinden boşanmak istediğini yazdı (gülüyor).
Rahimi: Şans veya kader her zaman filmlerinizde rol oynuyor. Neden sizi bu kadar etkiliyor?
Jeunet: Hayatım boyunca kendimi şanslı hissetim. Paul Auster kitaplarındaki gibi tesadüfler ve kaderin rol oynadığı hikayeleri seviyorum. Önsezilerim var. Uzun bir zaman önce Steven Spielberg’in ‘Hook’ filminin çekimleri sırasında Universal Stüdyolarını ziyaret ettiğim sırada bir gün orada bir film çekeceğimi hissetim. ‘Alien’ için davet edildiğimde zamanın geldiğini biliyordum.
Rahimi: Dany Boon ile güzel bir uyum yakaladınız. Bu proje onun için mi yazıldı?
Jeunet: Hayır, aslında Jamel Debouzze (Amelie, Indigenes) için yazmıştım ancak çekimler başlamadan 10 hafta kadar önce kişisel nedenlerden dolayı vazgeçti. Bu nedenle Dany’yi düşünmeye başladım. 15 yıldır kariyerini takip ediyorum ve stand-up konusunda çok iyi olduğunu düşünüyorum. Çok yetenekli bir yazar, aktör ve yönetmen. Eğlenceli ve ondan nefret ediyorum. “Bienvenue chez les Ch’tis” Fransa’da “Titanic” ile aynı rekoru kırdı.
Rahimi: Kusursuz bir oyuncu kadrosu var yine. Bunu gerçekleştirmek zor oldu mu?
Jeunet: Hayır. Bu oyuncu ailesini seviyorum ve casting yönetmenim benim beğenilerimi iyi biliyor. Genellikle ana karakterleri ben buluyorum ve diğerlerini onun buldukları arasından seçiyorum. Küçük roller dahil herkes için dikkatli davranıyorum. Tek bir cümlesi olan roller için 20 kişiyi deniyorum. Amelie’deki “Biletiniz lütfen!” diyecek oyuncu için neredeyse 40 kişiyi denedim ve bu insanları kızdırdı. Farklı yüzler ve karakter oyuncuları bulmaya çalışıyorum.
Rahimi: 40’lar ve 50’lere, özellikle de Humphrey Bogart tarzı filmlere saygınızı gösterdiniz.
Jeunet: Evet, fikirlerimin olduğu defterimde yer alan “The End” ile başlamak istedim. Filmlere baktım. Bogart filmlerini kullandım ama başka filmler de olabilirdi. Ancak, 50’li yıllarda yapılan Fransızca dublajlar çok kötüydü bizim filmimiz için pek de uygun değildi.
Rahimi: Hangi film veya yönetmenler sizin yönetmen olmanızda etkili oldu?
Jeunet: Kesinlikle “Once Upon A Time in the West” ile Sergio Leone. İkinci olarak Stanley Kubrick. “A Clockwork Orange”ı sinemada 14 defa izledim. Tüm bunlardan önce, 8 yaşındayken ışıklar ve her şeyin olduğu kukla tiyatrosu yapıyordum. Sahneyi, kostümleri ve her şeyi kendim hazırlıyordum.
Rahimi: En çok beğendiğiniz filmlerden bazıları hangileri?
Jeunet: Yine defalarca ve defalarca izleyebileceğim “Once Upon A Time in the West”. Charles Laughton’ın “Night of the Hunter”, Gus Van Sant’ten bir başyapıt olmayan ancak beni etkileyen “Good Will Hunting”. Çok özgün olmayacak ama elbette “The Godfather”. Marcel Carné ve Jacques Prévert gibi Fransız yönetmenlerin filmleri.
Rahimi: Sırada ne var?
Jeunet: Yeniden kişisel bir hikaye anlatmaya hazır olmadığım için bu defa bir uyarlama yapmak istiyorum. Bu defa farklı türde ciddi bir film yapmak için bir fırsat olabilir. Henüz bilmiyorum. Harika bir kitap buldum. Aynı zamanda ünlü bir senaryo yazarı da olan kitabın yazarıyla Los Angeles’da görüşeceğim. Duyduğum kadarıyla kendisi yönetmek istiyormuş.
Çeviren: Erdem Korkmaz