Ana sayfa Gaspar Noe Gaspar Noe Röportajı

Gaspar Noe Röportajı

2054
0


İngiliz Electric Sheep dergisinden Mark Stafford’un Gaspar Noe’yle son filmi Boşluk (Enter the Void) üzerine yaptığı söyleşiyi Erdem Korkmaz çevirdi.

Mark Stafford: Filmi izlediğim salonda dışarı çıkanlar, karanlıkta homurdananlar vardı. Öte yandan çok sayıda seyircinin Boşluk filminin özel bir film olduğunu düşündükleri görülüyordu. Filme gelen tepkiler nasıl?

Gaspar Noé: Eğlenceliydi, hayatımın en iyi ve en kötü eleştirilerini aldım. Hayatım boyunca pek çok olumsuz eleştiri aldım, ki kötüler de iyiler kadar beni şaşırtıyor. Arjantin’de yaşayan ve sol eğilimli ulusal bir gazetede ressam olan babam (aslında filmde Alex’in yaptığını gördüğünüz resimler babama ait) o gazeteyi her sabah okuyor. Kendisi yazılı basının bir şeyler ifade ettiği bir kuşaktan geliyor. Bazı insanlar kiliseye, sinagoga veya camiye giderler ve orada kendilerine söylenenlere inanırlar. Bazıları ise basında yazılanların doğru olduğuna inandırılarak büyürler ve basın tarafından tanınmak onlar için önemli olur. Cannes’da henüz filmin yapım aşamasındaki halini izlemeye geldi. Filmden bir gün sonra bana “filmin bir başyapıt” demişti. Ardından, kendisinin de çizim yaptığı gazetede okuduğu bir eleştiride “Cannes tarihindeki en kötü film; sokaklarda, barlarda ve partilerde herkes bu tam bir saçmalık diyor ve bu ressamın oğlu böyle bir filmi nasıl yapar” diye yazıyordu. Aynı gün New York Times’da çıkan olumlu bir eleştiride ise; “Gaspar Noé sinemayı yeniden icat etmeye çalışıyor” diye yazıyordu. Ancak babam için en önemli gazetede bu kadar kötü bir eleştiri çıkmasından sonra bana dönüp “Tamam dostum, üzülme, bana adamın adresini ver, gidip onunla konuşacağım” demişti. (Gülüyor) Ben bunun sadece eğlenceli olduğunu düşünüyorum. Arjantin’deki yazarın kapısı her çaldığında “Bu defa Gaspar’ın babası geldi ve ailesinin intikamını alacak…” diye düşündüğünü hayal ediyorum.

Tanıtım yazısında Throbbing Gristle adını mı gördüm?

Evet, Oscar sonradan vurulduğu bara girerken çalan müzik Hamburger Lady. Ayrıca Oscar öldüğünde kameranın duvara doğru yöneldiği sahnede Peter Christopherson’ın Cold Hands adıyla yaptığı kayıttan bir bölümü kullandım. Onun müziğini seviyorum. Onunla tanıştım ve filmde kullanmak istediğim bölümü söyledim, filmi beğendi ve kullanım haklarını verdi. Ayrıca Hamburger Lady için de Throbbing Gristle’dan arkadaşlarının da onayını alarak kullanmama izin verdi. Bir Throbbing Gristle hayranı olarak çok mutlu oldum.

Filmde onların adını görünce geçmişlerinden dolayı bir ses veya görüntüden bilinçaltında kalan bir şey olup olmadığını merak ettim. İnsanlar acid atıp filmdeki gizli mesajları çözmeye çalışacaklar.

Bu filmde o kadar çok olacağını sanmıyorum ama insanlar Dönüş Yok (Irreversible, 2002) için bana Throbbing Gristle gibi hissettirdiğini söylüyorlar….

Düşük bas frekansları… Genesis kız kardeşime yakın yaşıyordu. Tuhaf, etkileyici bir adam, onu tanımıyordum ama ne zaman beni görse kalabalığı yararak gelip benimle dans etmeye başlardı. Biliyorsun şu anda göğüsleri var?

Hala kamışı da var. Kız arkadaşına yakın hissetmek istediğini söylüyor.

İkisinin de kendi yollarından gitmesi bekleniyordu.

Ama sürekli söylediği gibi, sanıyorum her zaman kamışı da olacak.

Evet, biliyorsun ona çok bağlı.

Bazı kişilerin sıra dışı yaşamları olabiliyor ve öyle olmayanlar onların cezalandırılacağını düşünüyorlar. Aslında, uyuşturuculara fazlasıyla düşkün olmadıkça çok kişisel bir yaşam ödüllendirici olabilir. Bazı uyuşturucular zihninizi açıyor, diğerleri ise zihninizi kafese koyar.

Zihin açıcı deneyimler genellikle aşırı derecede mutlu olmayla ilişkilendiriliyor. Ancak Boşluk daha çok bad trip havasında.

Tuhaf bir kafayla başlayıp sonrasında bad trip haline geliyor. Ancak biraz mantar ve LSD’den yaptıktan sonra eğlenmeye başlıyorsunuz, ama bu eğlence bir süre devam ediyor. Genellikle sabah 7 civarlarında bunun sona ermesini istemenize rağmen yapamıyorsunuz.

Her şeyin bittiğini mi düşünüyorsunuz, bir kitap alıyorsunuz ve kelimeler çevrenizde dönmeye başlıyor…

En son acid attığımda başka şeylerle karıştırdım. Gecenin sonunda gerçekten tükenmiştim ve birisi “bazı renkleri görmek ister misin?” diye sordu. Sanırım biraz daha dikkatli olmalıydım. Biraz sıvı asit almıştım. Eve döndüğümde Gerçeğin Ötesinde (Altered States, 1980) gibiydim, koluma baktığımda hareket ettiğini görüyordum. Kollarımın olması gerekenden üç kat daha büyük sanıyordum. Düşünmeye devam ettim. “Aynada kendine bakma”. Kendimi Gerçeğin Ötesinde gibi görmek benim için korkutucuydu. O zaman “aynaya bakma, aynaya bakma…” dedim. Yatağımda uzanırken babamdın bir resmine bakıyordum ve resim bir anda üç boyutlu hale geldi, tablodan ayrılan renkler dört farklı katmanda gibi görünüyordu. Telefon etmeye çalıştım ama cep telefonunun nasıl çalıştığını anlamam iki saatimi aldı. Tüm bu deneyimlerin film için yaşanması sevindiriciydi. Sonuçta tüm bunlar profesyonel bir araştırmanın parçasıydı.

(Spoiler içerir)

Boşluk filminin üç boyutlu olmadığına çok sevindim, yoksa izledikten sonra duş almak gerekebilirdi. Londra Film Festivali’nde gösterilenle benim izlediğim arasında 20 dakika fark vardı, neyi değiştirdiniz?

Festivalde gösterilen uzun versiyondu, yüksek çözünürlükten transfer ettik ve sesleri tekrar miksledik. Tek değişiklik jenerikte kullanılan müzikti. İngiltere’de iki farklı versiyon gösterime girdi: Neredeyse her yerde gösterilen Fransızca/Avrupa versiyonuydu ve 155 dakikaydı, 17 dakika daha kısa olan diğer versiyonda ise bir makara çıkarılmıştı. Kürtaj sahnesinden hemen sonraki bölüm çıkarılmıştı. Bazı ek astral rüyalar vardı, sonrasında bir morgda uyandığını görüyor ve yaşadığına inanıyordu, sonra kardeşi ve bir arkadaşı “o bir zombi, onu istemiyoruz” derken arkadaşı Alex “uyanmadın, sadece rüya görüyorsun, yanıp kül oldun” diyordu. Sonra astral rüyaya geri dönüyordunuz ve kardeşinin onun küllerini lavabodan döktüğünü görüyordunuz. İşte orada takip eden makara başlıyordu. Bu yüzden aynı şekilde editlenen iki farklı versiyon yaptım ama sonra tüm makarayı çıkardım.

(Spoiler sonu)

İzlerken süreklilikten dolayı kesilme yok gibi anlaşılıyor, attığınız bölüm nasıl oldu?

6,7 ve 8. makaralar arasında iyi bir kesme yaptım ve siz izlerken farkına bile varmadan 6’dan 8’e geçiyorsunuz. Çoğu sinemada kısa versiyonunu gösterecekler. DVD yayınlandığında içinde mutlaka bu bölümü koyup Director’s Cut diyeceklerdir ancak uzun ve kısa olmak üzere farklı versiyonları var.

Yaklaşık 15 yıldır Boşluk üzerinde farklı biçimlerde çalışmaya devam ediyorsunuz. Hayal ettiğiniz gibi şey çekebilmek için gerekli teknolojiyi mi beklediniz?

Yıllardır film üzerinde çalışmaya başlamak için çaba gösteriyordum ve şu anda bu kadar uzun bir gecikme olduğu için mutluyum çünkü doğru zaman gelmişti. Bir süre Japonya’da bulundum ve doğru oyuncuları buldum. Ayrıca Wild Bunch’de çalışanlar görsel efektleri olması gerektiği gibi kotardılar ve böylece orada filmi yapabilecek ortaklar bulmuş oldum. VFX yönetmeni Pierre Buffin’le çalışmak inanılmazdı. Her ne kadar çekimleri Japonya’da yapabilmek prodüktörler için riskli olsa da güzel oldu. Yüzer kamera kullanımı beni memnun etti. Her ne kadar yönetmen olarak hayal ettiğim filmi yapmam uzun yıllar geçtikten sonra ortaya çıkmış olsa da, günümüz teknolojisinin imkanlarıyla filmi istediğim gibi çekebildiğim için şanslı olduğumu düşünüyorum. Eğer 2-3 yıl daha bekleseydim belki de 3D olarak çekebilme fırsatım da olacaktı…

(Spoiler içerir)

Aslında izleyenleri öldürüp sonra onları yeniden canlandırdığınız bir film yapmışsınız…

Tüm trip Oscar’ın hayaliydi. Ruhu bir türlü bedeninden ayrılmadı ve en sonunda gördüğünüz Tokyo gerçek değil sadece heykel/model. Tüm hayal gittikçe bir işlev bozukluğu halini alıyor. Kardeşiyle karşılaştığında annesinin yüzünü görüyor. Uçağa biniyor ve kendisini ailesinin yanındaki bir bebek olarak görüyor. Geleceği gördüğünde genç ve yaşlı Lidya aynı anda odanın içindeler ve pencereden ikiz kuleler görünüyor, ki bu mümkün değil. En sonunda ana rahminden çıkıyor, doğumunu hatırlıyor veya döngüye girerek bir defa daha anlamsız hayatına geri dönüyor. Tüm trip Tibetli Ölülerin Kitabı’na dayanıyor ancak film reenkarnasyon fikrini desteklemiyor. Bunun ateist bir film olduğunu söylebilirsiniz.

(Spoiler sonu)

Bundan sonra ne yapacaksınız?

Uzun yıllardır iyi bir erotik film yapmayı hayal ediyorum. Duygusal bir erotik film.

İyi şanslar. Alan Moore ve Melinda Gebbie yaşamlarının yaklaşık 10 yılını iyi bir pornografik film yapmaya adadılar.

Bu çok tuhaf çünkü pornografi geniş bir tür. Pek çok iyi korku, bilimkurgu ve cinayet filmleri var ama seks gerçek hayata en yakın şey. Aşık olun ya da olmayın seks pornografik. Her hafta olan bir şey, bana ve çevremdekilere bu kadar olmazsa olmaz olarak görünen bir şey neden ekranda uygun şekilde yer almasın?

Röportaj: Electric Sheep Magazine, Mark Stafford

Çeviri: Erdem Korkmaz

Röportajın orijinaline ulaşmak için tıklayın.

Önceki makaleCaos Calmo
Sonraki makaleThe International
Edebiyatını oldukça sevdiği Amerikan sinemasıyla bazı istisnalar dışında bir türlü aradığı etkileşimi kuramadı. Avrupa (özellikle Fransız ve İtalyan) sineması başta olmak üzere ‘kendi sinemasını’ yapan tüm bağımsızlarla ilgileniyor. Yanıt veremediği sorulara sinemayla yanıtlar aramaya çalışıyorken çoğu zaman kendisini yeni sorular sorarken buluyor. Sadece sinema değil tüm sanat dalları ve özellikle edebiyat ile müziğin peşinde yaşamı ve kendisini anlamaya çalışıyor. Siteye şimdilik çeviri yaparak destek vermeye çalışıyor.

BİR CEVAP BIRAK

Please enter your comment!
Please enter your name here