Kim-ki Duk’un yardımcı yönetmenliğini yapan Cheol-so Jang’ın ilk filmi Cinnet (Bedevilled), Uzakdoğu’dan gelen bir intikam hikâyesi olmasına rağmen, alıştığımız intikam öyküleriyle de birebir benzeşmiyor. Bu sefer intikam daha çok seyircinin vicdanını rahatlatma işlevi görüyor. Ama filmin en büyük zaafı da burada ortaya çıkıyor. Film, seyirciye oynarken bile estetize bir şiddetten ödün vermiyor, her şeyi dillendirdiği gibi her şeyi de gösteriyor. Bir yerden sonra cinnet geçiren karakterler, oluk oluk akan kanlar ve işlenen vahşi cinayetler filmin anlam dünyasından başka bir şeye hizmet etmeye başlıyor.
Güney Kore’de geçen hikâye, taşrada üstü örtülen gerçeklerin üzerine cesurca giderken, diğer yandan da merkez-taşra arasındaki kopukluk ve tezatlar da yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Merkez ve taşra arasındaki uçurumları film yavaş yavaş ortaya dökerken, taşranın kötücüllüğünün ve geri kalmışlığının kurbanı olan karakter de kendi içinde bir değişim geçiriyor. Onun cinnet geçirmesi, taşradaki yaşamın da kendini devam ettiren döngüsel düzenini kırıyor; fakat film bununla yetinmeyerek şiddeti estetize ediyor ve iş bir yerden sonra ucuz bir Uzakdoğu korku filmine dönüşüyor.
İlk bir saatlik bölümde merkez-taşra karşıtlığı üzerinden etkileyici bir hikâye anlatmayı başaran yönetmen, filmin son bölümünde cinnet geçiren karakterinin esiri oluyor ve seyircinin vicdanını rahatlatmak adına bizzat taşranın kendisinden intikamını alıyor. İki farklı çehresi varmış izlenimi yaratan Cinnet, bu hâliyle Uzakdoğu’daki intikam furyasının peşine takılan silik bir halka olmaktan öteye gidemiyor.
Barış Saydam
bar_saydam@hotmail.com