Gerçek olaylardan uyarlanan Rise Of The Footsoldier, Londra yeraltı dünyasının tanınmış isimlerinden Carlton Leach’in 70’li yıllarda futbol holiganlığından 80’lerde bar fedailiğine, 90’larda da uyuşturucu mafyasında yükselişini konu alıyor. 2006 yılı BAFTA ödüllerinde Rollin’ With The Nines ile Umut Veren Yönetmen seçilen Julian Gilbey’in yönettiği film, ele aldığı üç dönemin holiganizm, rave ve mafya kültürlerini pek de biyografi gibi durmayan bir biyografi şeklinde yansıtmaya çalışıyor. Polis kayıtları ve Carlton Leach’in anılarından devşirme bu kurgu, tarih tarih yaşananları ekrana taşıyor. Ancak bu taşıma bir süre sonra uzunlu kısalı suç skeçlerine dönüşünce, hatta sonlara doğru ana teması Carlton Leach’i geri plâna atıp, Aralık 1995’te işlenen ve Triple Rettendon Murders olarak bilinen Range Rover cinayetlerine uzanan sürece ağırlık verince biyografi özelliğini yitiriyor.
Julian Gilbey, Carlton Leach’in suç âleminde yükselişini incelerken çeşitli bölümlerde Guy Ritchie ve Michael Scorsese’nin suç yapımlarından fazlaca etkilendiğini hissettiriyor. Tüm ilgi çekiciliğine ve sürükleyiciliğine karşın bu hisler, bir süre sonra çok da özgün olmayan bir filmle karşı karşıya olduğumuzu düşündürüyor. Örneğin Craig’in tanıtıldığı mizahi kurgu ile Türk mafyasının sorgu sahnesi, sanki iki ayrı filmden alınıp birbirine yapıştırılmış gibi tuhaf duruyor. Üstelik buna benzer çok fazla kopukluk ya da farklı yönetmenlerin elinden çıkmış (ki o yönetmenler de kendi tarzlarını oturtmuş olanların taklitleri gibiler) izlenimi verebiliyorlar. Bu yüzden, bakış açımıza göre daha önce benzerlerini gördüğümüz halde etkisi altına almayı başaran filmlerden biri olabilir de, olmayabilir de. Yine de finale doğru giden yolda, Range Rover cinayetlerinin farklı rivayet ya da tanık ifadeleri doğrultusunda işleniş biçimlerini ele alan yeniden anlatımları başarılı sayılır.
Klip yönetmenliğinden gelme görüntü yönetmeni Ali Asad’ın (bu kliplerden bazıları R.E.M., Nick Cave, Massive Attack, Oasis, Prodigy gibi isimlere ait) bu tarza bağlı etkileri de kendini fark ettiriyor. Müziklerin sahnelere oturtulma biçimleri de çok başarılı. Oyunculuk açısından ise özellikle Terry Stone ve Craig Fairbrass’ın performansları dikkat çekici. Ancak onlar da tıpkı filmin kendisi gibi biyografi özelliğinden yoksun ve bu tip filmlerde az da olsa bulunması gereken belgesel gerçekliğinden uzak, hatta karikatür duran abartılar taşımıyorlar değil. Ama bence en önemli sorun Carlton Leach’i canlandıran Ricci Harnett’ta. İyi bir oyuncu olmasına rağmen, tam bir mafya fiziğine sahip gerçek Carlton Leach’in yanında sevimli kaldığı bile söylenebilir. Bu da beraberinde bir özdeşlik kurma sorunu yaşatabilir seyircide. Yine de toplamda Rise Of The Footsoldier izlenebilir bir suç biyografisi.
Osman Danacı
odanac@gmail.com