Ulaştırma Bakanı Bertrand Saint-Jean’ın bir kazayla birdenbire değişmeye başlayan hayatı üzerinden devletin işleyişini, siyasiler arasındaki güç ilişkilerini ve birey-devlet ilişkisini merkezine alan Bakan, son yıllarda çekilmiş politikayı en iyi anlatan filmlerden biri. Bunun nedenlerinin başında ise, politikanın iç dinamiklerini gayet açık ve net bir şekilde ifade etmesinin yanında, bütün olay örgüsünü ve iktidarın büyüleyici gücünü gösterirken, bunu gittikçe yalnızlaşan bir adamın hayatıyla paralel ve eşdeğer ölçüde verebilmesi geliyor. Film, bu açıdan son yıllarda bu tarz filmlerin etkileyici örneklerden olan Il Divo gibi bu dengeyi tutturamayan, gösterişçi ve stilize bir yola sapmıyor. Hızlı kesmelerle, parçalı kurguyla, dinamik bir kamerayla politikanın başdöndürücü hızını beyazperdeye taşıma hevesinde değil. Bunun yerine ekonomik bir anlatım tercih ediyor ve karakterinin kısa süre içinde yaşadığı dönüşümle olayların perde arkasında gelişen politik hamleleri dengeli bir şekilde aktarmaya gayret ediyor. Öte yandan, Amerikan tarzı Başkanın Adamları gibi tüm hikâye Başkan’ın arkasında da geçmiyor; hükümetin bir bakanının gerisindeki olaylar üzerinden hükümetin içerisindeki karşıtlıkları ve demokrasiyle işbaşına geçmiş bir çoğunluk hükümeti arasındaki görüş farklılıklarını ve siyasetin güce tapınan, güçlü ama yalnız aktörlerini anlatıyor. Saint-Jean’ın tuhaf rüya sekansından itibaren yönetmen bize kendini işine adamış yalnız bir adamın portresini sunuyor; ama arka plandaki karmaşık ilişkiler ağını, bir kararla birbirini tereddüt bile etmeden harcayan insanların dünyasıyla politikacıların tartışmaları sürerken hayatlarından olan sıradan insanların dünyasını aynı resmin içerisine almaya özen gösteriyor.Barış Saydam
bar_saydam@hotmail.com