Marina de Van’ın filmlerinde dönüşüm teması, bedenin bir deformasyona uğrayarak yeni bir şekil alması üzerine kurulmuyor. Yönetmen, bedenle ruh ve zihin arasındaki iletişimsizliğin fark edilmesinden sonra bedenin yeniden keşfedilmesi üzerinde duruyor. Derimin Altında’da acıya karşı duyarsızlaşan ve bedenine yabancılaşan Esther, Dönüşüm’de de geçmişini unutarak, kendi suretine yabancılaşan Jeanne karakterleri bu açıdan bedenlerinin başka bir şekil almasından çok bedenleriyle olan kopukluğu araştırmakla ve bunun nedenlerini keşfetmekle ilgileniyor. Yönetmenin bedensel dönüşümü, bedenle ruh ve zihin arasındaki ilişkiyi sorgulamak için kullanması, günümüzde gittikçe popülerleşen ve bedensel dönüşümü konu alan benzeri anlatılardan uzaklaşmasını da sağlıyor.
Beden, Ruh ve Zihin İlişkisi
Bahsi geçen filmlerde bireyin teknolojiyle bedenini bütünleştirme çabası, bireyin teknolojiyle ilişkide bulunduğu alanlar üzerinden anlatılırken, Marina de Van’ın filmlerinde bireyin kendi bedeniyle kurduğu ilişki içseldir. Derimin Altında filmindeki Esther’in açıklamadan ziyade sınırları zorlamaya yönelik bir çabası vardır. Acıya duyarsız olduğunu fark ettikten sonra kendi bedeninin ne kadar değişebileceğini sorgular. Fiziksel değişiminin özünde yatan şey, bedeniyle olan iletişimsizliğidir. Dönüşüm filmindeki Jeanne karakteriyse, yaşadığı travmadan dolayı bilinçaltına gizlenen anılarını hatırlamaya çalışır. Unutulan anılar karakterin fiziksel görüntüsünün de değişmesine neden olur. Derimin Altında’dan farklı olarak tersine doğru bir keşif yolculuğu söz konusudur. Esther, bedeninin salt bir obje haline geldiğinin farkına varır ve onu deforme etmeye çalışır ama Jeanne zihniyle bedeni arasındaki uyumsuzluğun farkına varır ve yeniden bedeniyle uyum sağlamaya çalışır. Bunun altında yatan nedenleri yönetmen belli bir temele oturtur. Bedenle ruh ve zihin arasındaki iletişimsizliğin fark edilmesi, karakterlerin kendi gerçekliklerinden kopmasına neden olur. Bu kopuş, yönetmenin filmlerindeki gerilimin merkezini işaret eder. Esther’in kendine zarar vermesi de Jeanne’ın unuttuğu hatıralarını inatla hatırlamaya çalışması da bu gerilimden kaynaklanır. Karakterlerin bu çabaları, bir anlamda kendilerini varolmayan biri gibi görmelerinin yarattığı katlanılmaz bunalıma karşı gerçekliklerine geri dönmek için başvurdukları radikal bir eylemdir. Esther, bedeniyle ruhu arasındaki bağlantıyı yeniden kurabilmek için kendi bedenini keser ve hatta kestiği parçaları yemeye başlar. Jeanne ise bedeniyle zihni arasındaki ilişkiyi düzeltmek için kamera görüntüsü ve fotoğraflar aracılığıyla geçmişindeki anılarını hatırlayarak yeniden hafızası ve sureti arasındaki bir bütünlük kurmaya çalışır. İki karakterin de bedenleriyle yaşadıkları uyumsuzluk, bir yandan da bireyle kendi varlığının özü ve zihniyle bedeni arasındaki ilişkinin organik olup olmadığı sorusunu ortaya çıkarır. Yönetmenin iki filminde de görürüz ki, bazı travmatik olaylar sonucu kişinin hem öz olarak hem de zihinsel olarak bedeniyle ilişkisi kesintiye uğrayabilir. Bunun neticesinde de bedenin salt bir obje halini almasının olası sonuçları sorgulanır.
Esther’den Jeanne’a Dönüşüm Teması
Dönüşüm’deki Jeanne karakterinin çocukluk anılarını hatırlamak için çıktığı yolculuk ve yolculuk süresince kendisindeki değişimleri anlamlandırmaya yönelik çabası Marina de Van’ın dönüşüm temasını ilk filmine göre farklı bir zeminde ve farklı bir anlatım tekniğiyle ele almasına neden olur. Derimin Altında’da yaşanan değişim süreci Esther’in iç dünyasında gerçekleşir. Biz sadece onun fiziksel görünümündeki değişimi gözlemleriz. Fakat Dönüşüm’de Jeanne’ın yolculuğu boyunca yaşadığı her şeye bizler de ortak oluruz. Onunla birlikte bizler de aynı yolculuğa çıkarız. Özdeşleşmenin temel kodlarının kullanıldığı bu yapı, seyircinin de karakterlerin psikolojisine yakınlaşmasını sağlar ama aynı zamanda yönetmenin ilk filmindeki özgün anlatımının yerini klişe bir anlatıma bırakmasına sebep olur. Seyirci, karakterle yakınlaşarak yolculuğa ortak olurken, diğer yandan yaratılan tekinsiz atmosfer içinde kendine güvenli bir yer bulur. Çünkü Jeanne karakteri seyircinin rahatça özdeşleşebileceği bir karakterdir.
Bedeniyle olan iletişimsizliğin farkına varan ve bedeninin sınırlarını zorlayan Esther’den farklı olarak Dönüşüm’de Jeanne baştan beri dönüşümünün nedenini sorgulayarak bunu öğrenmeye çalışır. Esther bedeninin kendisine yabancı bir objeye dönüştüğünün farkına vardıktan sonra gerçeklik algısını yitirirken, Jeanne zihnindeki ipuçlarını birleştirmeyi başarır. Marina de Van’ın iki filmi arasındaki benzerlikleri düşündüğümüzde, bu anlamda Dönüşüm’de ilk filmindeki karakterin olgunlaşarak kendisini bir bilinmezliğe sürükleyen iletişimsizliği anlamlandırmanın peşine düştüğünü de söyleyebiliriz. Fakat bu noktada, Jeanne’ın seyirciyi de beraberinde sürüklediği yolculuğun fazlasıyla klişe olduğunu ve film boyunca yaratılan gerilimin havada kaldığını da belirtmek gerekir. İlk filmiyle hatırı sayılır bir başarı yakalayan Marina de Van, Dönüşüm’de ana akım sinemanın güvenlikli sularında yolculuğuna devam eder. Dönüşüm temasını ve bu temayı sorgulayan karakterini bir adım daha ileriye taşımasına rağmen, bu sefer karakterini klişe olmaktan kurtaramaz.
Barış Saydam
Not: Bu yazı daha önce Altyazı dergisinin 91. Sayısında (Ocak 2010) yayımlanmıştır.