Karakterleri tanıtmaya yönelik uzun memlekete dönüş girizgahı, içinde danslı, müzikli, kahkahalı düğün bölümünü de barındırıyor. Irene’nin fidye için kaçırılmasıyla rayına oturmaya çalışan film, bu noktadan sonra elindeki kozları oynamaya başlıyor. Kaçıranların aile ve onların yaşadığı yer hakkında her şeyi biliyor görünmeleri, üstüne fidye miktarının yüksekliği haliyle ortamı geriyor. Bu arada Laura ve aile dostları olan Paco’nun (Javier Bardem) gençliklerinde sevgili olduklarını, ama sonrasında ikisinin kendi yollarına giderek başka hayatlar kurduklarını “herkes biliyor”. Yine herkesin bildiği ama bilmesi gereken birinin bilmediği bir sır da bu gerginliğe eklenince bu defa geçmişe dayalı gerçeği bilme hakkı ve mal mülk hesaplaşması boy veriyor. Ancak Farhadi yarattığı bu karışıklığı bazen pembe dizi düzleminde ele alınca, önceki filmlerinde kurduğu senaryo mantığını tam toparlayamayıp daha tahmin edilir olunca seyircinin sorduğu sorulara da tam karşılık veremiyor.
Filmle ilgili en önemli sorunlardan biri de finali olsa gerek. Final düzleminin hemen başında ortaya çıkan sürprize rağmen nasıl sonuçlanacağını heyecanla bekleten, sonuçlandıktan sonra bir başka finale daha ihtiyaç duyan senaryo, Farhadi tarafından belki de bittikten sonra da seyirciye filmin devamını yaşatsın diye bu şekilde eksik bir tercihle bitiyor. Bu tercih yönetmenin tüm filmlerinde çok iyi iş görürken, Everybody Knows için aynı şeyi söylemek zor. Burada iyi bir final için herhangi bir mutlu veya mutsuz sondan bahsetmiyoruz. Filmin en önemli kırılma noktalarından biri olan o büyük sırrın aslında bir miktar zorlama oluşundan, tahmin edilebilirliğinden ve sonuçlanış biçiminden ötürü hissedilen haksızlık edilmiş duygusundan bahsedilebilir. Özellikle senaryo bazında bizi çok güçlü filmlere alıştırmış olan Asghar Farhadi, bu alışkanlığın bir yan etkisi olarak kırılma noktalarını ve onların filmin geri kalanına katacağı etkileri ince eleyip sık dokumamıza yol açıyor. Hal böyleyken, “bittikten sonra da seyirciye filmin devamını yaşatmak” için çok fazla yük bindiriyor. Muğlaklıktan ziyade eksiklik duygusu yaşatıyor.
İspanyol sinemasının en güçlü isimlerinden (Arjantin’den transfer Ricardo Darín’i de sayarsak) derlenmiş oyuncu kadrosu arasında Penélope Cruz’un bariz bir ağırlığı mevcut. Eşi Javier Bardem’in çok daha iyi performanslarını görmüştük. Asghar Farhadi adını tüm dünyaya duyuran İran filmlerinin ardından ülkesi dışında çektiği ilk film olan Le Passé ile yurt dışına açılacağının sinyallerini vermişti. Üstelik tarzından sapmadan ve üstelik tekrar ülkesine dönerek The Salesman ile auteur kimliğini koruyarak yapmıştı bunu. Everybody Knows sayesinde ülkesi dışında bu tip kaçamaklar yapacağını, kendi sinemasını tek bir ülkeye hapsetmek istemediğini de biliyorduk. İspanya tercihi de genel anlamda olumlu sonuçlar veriyor. Ancak senaryo kanadındaki birtakım zayıflıklar, Farhadi filmlerini kaçırmayanların gözünden kaçmayacak derecede belirgin. Bu da bir Farhadi filmi için çok şey demek. Bir sonraki ülke tercihi bilinmese de, en azından konu olarak yine aile, vicdan, ahlak, sırlar, geçmiş, çocuklar gibi anahtar kelimelere sadık kalmaması sürpriz olur. Ülkesi dışına çıkınca birçok şeyden taviz vererek yarattığı değerlere ihanet eden yönetmenlerden olmadığını da Le Passé sayesinde ispatlamıştı. Ne var ki, Everybody Knows bir nebze bu malzemenin tükenmeye başladığının işaretlerini gösteren bir film.
Osman Danacı