Ana sayfa 2000'ler 2005 Combien tu m’aimes?

Combien tu m’aimes?

1610
0

Combien tu m'aimes

İlişkiler konusunda en açık ve en sıradışı yaklaşımların sergilendiği toplumlardan biri, Fransız toplumudur. Bu yüzden de sık sık kadın-erkek ilişkilerini farklı yönlerden anlatan, çoğu kişiye sıradışı ve kışkırtıcı gelebilecek yapımlara imza atarlar. Bunların kimisi düşündürücü ve sarsıcı olurken, kimisi sıradan ve basittir. Bertrand Blier’in son filmi ise, bu iki noktanın ortasında bir yerde seyrediyor. Film yer yer mutlulukla ilgili sorular sorup, kadın-erkek arasındaki ilişkileri irdelerken yer yer de absürd bir komediye yelken açıyor.

 

Yalnız yaşayan, orta yaşlı, kalbinden hasta olan devlet memuru François, lotoda 4 milyon avro kazanır. Gecenin karanlığında bir bara girer. Barda, güzeller güzeli Daniela (Monica Bellucci) ile karşılaşır. Daniela’ya, sevgilisi gibi davranması için ayda 100bin avro teklif eder. Daniela’nın teklifi kabul etmesiyle birlikte, Blier’in “parayla saadet satın alınır mı?” sorusunun cevabını aramaya başlarız.

 

İlk hafta ikili için her şey iyidir. Daniela, evlilikle birlikte tekdüze ve sıkıcı hale gelen birçok şeyi, adeta bir ritüel şekline dönüştürerek, bir nevi her erkeğin birlikte olmak isteyebileceği bir kadın görünümüne bürünür. Ama, ortada bir evlilik oyunu vardır. Evlilik oyunun kahramanlarından Daniela, bu oyunu uzun süre sürdüremez ve tekrar bara geri döner. Bu sefer işin içine bir de, ona bağlanan gangster Charly dahil olur. Fakat Daniela, Charly’ye geri dönse de artık geri dönülemez bir değişimin içine girmiştir.

 

Blier filminde, izleyiciye “Mutluluk parayla satın alınabilir mi? Mutluluk için ne kadar ödenebilir?” gibisinden sorular sorarken, mutluluğu getirecek şeyi ikonalaştırmaktan kurtulamıyor. François’e mutluluğunu getiren Daniela öylesine güzel, öylesine çekici ki; filmde onu gören herkes çarpılıyor. Böyle bir ikonaya yüksek bir değer biçmek elbette normaldir. Burada François’in değer biçmesi gereken Daniela’nın güzelliği mi yoksa onun kendisine getirdiği mutluluk mu, sorusunu ise filmin sonlarına doğru, dolaylı da olsa öğreniyoruz. Filmin sonlarına doğru sorular ve tanıdık kadın-erkek ilişkileri iyice absürdleşiyor, film başka bir forma bürünüyor. Sanırım bu, Blier’in seyirciyi yabancılaştırmak ve filme karşı mesafesini ve satirik eleştirisini belli etmek için başvurduğu bir anlatım yolu. Bunu destekleyen en büyük öğede, filmin başından sonuna kadar izleyici de bir sitcom izliyormuş hissi yaratması. Bu da, izlediğimiz filmle aramıza mesafe koyan ve filme farklı anlamlar yüklememizi engelleyen bir mekanizma. Bütün bu unsurlara bir de, çoğu sahnede üzerinde pek bir şey olmayan Monica Bellucci’nin güzelliğini ekleyince ortaya takip etmesi zor bir film çıkıyor. Her ne kadar, Monica Bellucci fantezisi olarak görülse de, yer yer mutluluğun değeri hakkında düşündürecek yer yer de düşündürttüğü bu sorularla bizi eğlendirecek, keyifli bir film.

 

Barış Saydam

bar_saydam@hotmail.com

 

Önceki makaleCalifornia Dreamin’
Sonraki makaleCries and Whispers
1983, İstanbul doğumlu. Lisans, yüksek lisans ve doktora eğitimini Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Sinema Bölümü'nde yaptı. Altyazı dergisinde sinema eleştirileri yazmaya başladı. 2008’de Avrupa Sineması isimli web sitesini kurdu. 2011-2014 yılları arasında Hayal Perdesi dergisinde web sitesi editörlüğü yaptı ve derginin yayın kurulunda görev aldı. TÜRVAK bünyesinde çıkartılan Cine Belge isimli derginin yazı işleri müdürlüğünü yaptı. 2012’den beri Sinematek Derneği’nde Film Analizi dersi veriyor. 2013-2019 yılları arasında Türk Sineması Araştırmaları (TSA) projesinde koordinatör yardımcılığı ve içerik editörü olarak görev yaptı. 2018-2020 yılları arasında İstanbul Şehir Üniversitesi'nde ders verdi. 2018-2021 yılları arasında Sinema Yazarları Derneği'nin (SİYAD) genel sekreterliğini üstlendi. Ayrıca Giovanni Scognamillo’nun Gözüyle Yeşilçam(2011), Sinemada Tarih Yazımı (2015), Erol Ağakay: Yeşilçam’a Adanmış Bir Hayat (2015), Oyuncu, Yönetmen, Senarist, Yapımcı Yılmaz Güney (2015)- Burçak Evren'le ortak-, Karanlıkta Işığı Yakalamak: Ahmet Uluçay Derlemesi (2016), Aytekin Çakmakçı: Güneşe Lamba Yakan Adam (2019), Osmanlı’da Sinematografın Yolculuğu (1895-1923) [2020], Derviş Zaim Sinemasına Tersten Bakmak (2021) – Tuba Deniz’le ortak-, Orta Doğu Sinemaları (2021) – Mehmet Öztürk’le ortak-, Türkiye’de Sanat Sineması (2022) isimli kitapları da bulunuyor.

BİR CEVAP BIRAK

Please enter your comment!
Please enter your name here