Romen yönetmen Corneliu Porumboiu Bükreş’in Doğusu (12:08 East of Bucharest, 2006) filminden sonra Polis, S. (Politist, Adj., 2009) ile bir kez daha gelecekte önemli bir yönetmen olacağının işaretlerini veriyor. İlk uzun metrajında hatırlarsak yönetmen bizlere Romanya’da yaşanan devrimi, bir televizyon programı aracılığıyla devrim öncesi ve sonrasıyla karşılaştırarak aktarıyordu. Bu program sayesinde insanlardaki tarih bilincinin zayıflığına, devrimden sonra da işlerin çok fazla değişmediğine ve devrim sonrasında insanların halet-i ruhiyesine değinen yönetmen, bu sayede devrim gününden yola çıkarak ülkesinin dününü, bugününü ve yarınını da televizyondan yansıtma imkanı yakalıyordu. Polis, S. filmindeyse, sivil bir polis memuru olan Cristi’nin kendisine verilen emirleri sorgulamasıyla başlayan hikaye, farklı açılımlarla ilerleyerek; hem emir komuta zincirinden hareketle demokrasi ve bürokrasinin içine düştüğü çıkmaza ayna tutuyor hem de hukuk, yasalar ve kişisel özgürlükler üzerine düşündürücü sorular sormayı başarıyor.
Film, Cristi’nin uyuşturucu kullanan gençleri takip etme sahnesiyle açılıyor ve onlara suçüstü yapmak için hazırladığı plana kadar geçen sekiz günlük periyodu anlatıyor. AB’ye üye olan ülkelerde insanların üzerinde az bir miktarda uyuşturucu madde taşıması suç teşkil etmezken, Romanya’da bu ciddi bir suç olarak kabul ediliyor. Romanya’da da bu kanunun değişeceğine ve ileride bunun suç olarak kabul görmeyeceğine inanan Cristi, bu yüzden takip ettiği gençleri yakalayarak, kanuna teslim etmekten kaçınıyor. Kısa süre sonra değişeceğine inandığı bir yasa yüzünden gençlerin tutuklanmasını istemiyor. Bu yüzden de kendisine verilen emirlere itaat etmek yerine kendi vicdanını dinleyerek, üstlerine uzun süre direniyor.
Filmin geçtiği bir haftalık periyot boyunca, bizler bir yandan Cristi’nin çabalarıyla demokrasinin ve bürokrasinin açmazlarına diğer yandan da bir polisin hazırlanan yasalarla kendi vicdanı arasına sıkışmasına tanık oluyoruz. Yönetmen Porumboiu bu noktada önemli bir şey yapıyor: Cristi, durumunu şefine anlattıktan sonra, şef eline bir sözlük alıyor ve Cristi’nin ikilem yaşamasına neden olan sözcükleri tek tek ona açıklatıyor. (Vicdan, vicdan azabı, kanun, yasa, düzen, polis vb.) Bu şekilde, film Romanya’da yaşanan, Romanya’ya özgü bir olayı anlatmaktan çıkarak, genel bir soruna parmak basıyor. Bütün dünyada kabul gören terimlerin yerleşik anlamlarından yola çıkarak, bu anlamlar üzerine yeniden kafa yormamızı sağlıyor. Ele alınan sözcüklerin her biri ister istemez kanunların meşruiyetini, iktidarın mutlaklığını ve bireysel özgürlüklerin alanını yeniden tartışmamıza yol açıyor. Bu açıdan bakıldığında, Polis, S. de Romen sinemasında benzer köklerden beslenen yönetmenlerin filmleri gibi kişisel hak ve özgürlükleri, iktidarların sahip olduğu gücü nasıl kullandığını ve siyasi rejimlerin bireyi nasıl sindirdiğini açık ediyor. Cristi’nin sorgulama sürecindeki anahtar sözcük olan ‘vicdan’ bir anlamda birey-iktidar çatışmasının ve bireylerin iyiliği düşünülerek hazırlanan yasaların yol açtığı sorunların derinliğini de vurgulamış oluyor. Vicdan, bir çatışmadan dolayı rahatsızlık duyuyor. Yasaların ve yasaları koyan iktidarın elindeki yetkiyi kendi bakış açısıyla kullanmasından dolayı kişi içsel muhakemesinde sorun yaşıyor.
Polis, S. yüzeydeki basit ve sade hikayesine rağmen, alt metindeki sorgulama süreci ve izleyicilere düşündürdükleriyle öne çıkıyor. Belirli bir mekanda ve belirsiz bir zamanda geçmesine rağmen, hikayesinin ve mesajlarının kolaylıkla her mekana ve her zamana uydurulabilir olması sayesinde değer kazanıyor. Yönetmen Corneliu Porumboiu, son kertede iktidarın bireyi yalnızlaştırarak sindirdiğini ve çarkını devam ettirdiğini göstererek; bir anlamda bütün bu sorgulama sürecinde önemli bir nokta olan vicdan ve vicdan azabı meselesinin de bir yere kadar kişiye yardımcı olduğunu, ama bir yerden sonra iktidarların mutlaklığını ve kanunların meşruiyetini sürdürdüğünü de gizlemiyor.
Barış Saydam
bar_saydam@hotmail.com